🦣 Enam Suresi 95 Ayet Neva

İnnellahefalikul habbi ven neva* yuhricül hayye minel meyyiti ve muhricül meyyiti minel hayy* zalikümüllahü fe enna tü’fekun (7kez oku) 96. Falikul ısbah* ve cealel leyle sekenev veş şemse vel kamera husbana* zalike takdırul azızil alım (7 kez oku) 95 ve 96 .ayetler 7 kere tekrar edilir 97. Bu kelime Kur'an'ı Kerim içerisinde Enam Suresi 95. Ayette geçmektedir. Ayet: İnnallahe falikul habbi ven neva, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayy, zalikumullahu fe Enam Suresi 79. Ayet Arapça: Enam Suresi 79. Ayet Okunuşu: “İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn.” Enam Suresi 79. Ayet Anlamı: “Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (el-En’âm, 79) osmanli_turkcesi_sozlugu Kuran-ı kerim > Tefsir (Prof.Dr.Orhan Karmış-Sesli) > Enam suresi > Enam suresi 95.-165. âyetler Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir. Yazı boyutu 95] Kuteybe der ki: Bana Muhammed b. Musa, Avn b. Muhammed b. Ali b. Ebi Talib-Annesi Ümmü Ca'fer ve Umara b. Muhacir yolu ile Ümmü Ca'fer'in şöyle dediğini anlattı:-Hz. Fatıma (hastalığında) Esma binti Umeys'e: "Ben şu kadın ce­nazelerine yapılan muameleyi çirkin görüyorum. Enâm sûresi 95. ayetin Türkçe okunuşu, Arapça okunuşu ve meali. Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne lütfettiysek) arkanızda bıraktınız (terkettiniz). Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber Nisasuresi 154 ve 159. ayetler ile Enam suresi 145. ayete iarettir. Nur Tefsiri. yoktur.2 Eer ahidlerle amel edilmezse toplumun esas ve insanlarn birbirine olan gveni ortadan kalkar ve toplum byk bir kargaaya srklenir. 5- Mekkenin gvenini korumak iin birazda mahrumiyet ++ tatmak ve avlanmann++ avlanmay helal grmeksizin)(2 2. 209 Kur'an Yolu Türkçe Meal Tefsir (Enam Suresi 9-18. Ayet)09.11.2021; 208 Kur'an Yolu Türkçe Meal Tefsir (Enam Suresi 6-8. Ayet)08.11.2021; 207 Kur'an Yolu Türkçe Meal Tefsir (Enam Suresi 2-5. Ayet)06.11.2021; 206 Kur'an Yolu Türkçe Meal Tefsir (Maide Süresi 116 - Enam Suresi 1. Ayet) 205 Kur'an Yolu Türkçe Meal Tefsir (Maide Qurancom is a Sadaqah Jariyah. We hope to make it easy for everyone to read, study, and learn The Noble Quran. The Noble Quran has many names including Al-Quran Al-Kareem, Al-Ketab, Al-Furqan, Al-Maw'itha, Al-Thikr, and Al-Noor. Allah îmân etmeyenlerin üzerinde böyle kötülük (rezillik ve azab) bırakır. 9. Allah, kime hidayet etmeği dilerse, İslâma onun göğsünü açar, gönlüne genişlik verir. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse, onun kalbini öyle daraltır sıkıştırır ki, iman teklifi karşısında göğe çıkacakmış gibi (zorlukta) olur. KÜNYEZeytinburnuBelediyesi Yayın No: 7ISBN: 975-92356-5-XYayına Hazırlayan:Dr. Süleyman BERKMezar Taşı Kitâbeleri Okuması:Şefik KANYILMAZNevzat SAĞLAMFevzi GÜRTashih:Talip MERTFotoğraflar:Murat AYDINMustafa YILMAZAbdüsselâm FERŞADOĞLUMehmet ÖZÇAYGökben KANBEROĞLUŞaban BALÇizimler:İsmail ORMANTasarım:Creatica (asyagroup.com.tr)Baskı:Milsan Basın Sanayi A.Ş.Kapak 58Hi. Kuran-ı Kerim 6. suresi olan En’âm Suresi Mekke’de nazil olmuştur, 165 ayettir. En’âm Suresi Anlamı, Fazileti, Arapça-Türkçe okunuşu, Diyanet MealiEn`âm Suresi; Mekke döneminde inmiştir. Kuvvetli görüşe göre, 91, 92, 93, 151, 152 ve 153. âyetler Medine’de inmiştir. 165 âyettir. Adını, 136, 138 ve 139. âyetlerde yer alan “el-En’âm” kelimesinden almıştır. En’âm, koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvanları ifade eden bir Sure En`âm SuresiEn`âm Suresi Hakkında Kısa Bilgi En’âm; koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini ifade eden bir kelimedir. Surenin bazı ayetlerinde Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sureye En’âm suresi denmiştir. Bu sureye “delil, kanıt suresi” anlamında “Suretü’l-Hucce” de denilir. En’âm sûresi, 165 âyettir. 91, 92, 93 ve 151, 152, 153. ayetler Medine’de, diğerleri Mekke’de inmiştir. Ku’andaki sıralaması itibarıyla 6. suredir. İniş sırasına göre ise 55. اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِEn`âm Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…En`âm Suresi 1. Ayet Elhamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûrnûra, summellezîne keferû bi rabbihim ya’dilûnya’dilûne. Meali Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab’lerine başka şeyleri eş denk, adl Suresi 2. Ayet Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâecelen, ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûntemterûne. Meali Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel zaman dilimi tayin eden O’dur. Ve ecel-i müsemma mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel Allah’ın katındadır. Sonra da siz, şüphe Suresi 3. Ayet Ve huvellâhu fîs semâvâti ve fîl ardardı, ya’lemu sirrakum ve cehrekum ve ya’lemu mâ teksibûnteksibûne. Meali Göklerde ve arzda Allah O’dur. O Allah, göklerde ve yerdedir. Sizin sırrınızı gizlediğinizi ve açıkladığınızı ve kazanacağınız şeyi Suresi 4. Ayet Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’rıdînmu’rıdîne. Ve onların Rabbinin âyetlerinden bir âyet gelmemiştir ki; ondan yüz çevirmiş Suresi 5. Ayet Fe kad kezzebû bil hakkı lemmâ câehum, fe sevfe ye’tîhim enbâû mâ kânûbihî yestehziûnyestehziûne. Meali Böylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara Suresi 6. Ayet E lem yerev kem ehleknâ min kablihim min karnin mekkennâhum fîl ardı mâ lem numekkin lekum ve erselnes semâe aleyhim midrâren ve cealnâl enhâre tecrî min tahtihim fe ehleknâhum bi zunûbihim ve enşe’nâ min ba’dihim karnen âharînâharîne. Meali Sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde, yeryüzünde yerleştirdiğimiz nice kavimleri, kendilerinden önce nasıl helâk ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlara semadan bol bol yağmur gönderdik. Altlarından nehirler akıttık. Fakat günahları sebebiyle onları helâk ettik. Onlardan sonra da başka nesiller Suresi 7. Ayet Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubînmubînun. Meali Ve eğer sana kâğıtlarda yazılı olarak indirseydik, böylece ona elleri ile dokunsalar bile kâfir olan kimseler, mutlaka “Bu ancak apaçık bir sihirdir.” Suresi 8. Ayet Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi melekmelekun, ve lev enzelnâ meleken, le kudıyel emru summe lâ yunzarûnyunzarûne. Meali Ve “Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı?” dediler. Şâyet bir melek indirseydik, mutlaka iş, olup bitirilirdi. Sonra onlara mühlet Suresi 9. Ayet Ve lev cealnâhu meleken le cealnâhu raculen ve le lebesnâ aleyhim mâ yelbisûnyelbisûne. Meali Ve şâyet onu melek yapsaydık, onu mutlaka erkek olarak erkek suretinde yapardık. Şüphe ettikleri şeyi, mutlaka onlara gene şüphe Suresi 10. Ayet Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Meali Ve andolsun ki; senden önceki resûllerle de alay edilmişti. Böylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri Suresi / Ayet –11 Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibînmukezzibîne. De ki “Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.”En`âm Suresi / Ayet –12 Kul li men mâ fîs semâvâti vel ardardı, kul lillâhlillâhi, ketebe alâ nefsihir rahmehrahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîhfîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûnyu’minûne. De ki “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah’ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü’min Suresi / Ayet –13 Ve lehu mâ sekene fîl leyli ven nehârnehâri, ve huves semîul alîmalîmu. Gecede ve gündüzde bulunan herşey O’nundur. O, en iyi işitendir, en iyi Suresi / Ayet –14 Kul e gayrallâhi ettehızu veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yut’ımu ve lâ yut’amyut’amu, kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lâ tekûnenne minel muşrikînmuşrikîne. De ki “Semaları ve arzı yaratan Allah’tan başka bir velî dost edinir miyim? Ve doyuran yediren ve Kendisi doyurulmayan yedirilmeyen O’dur.” “Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve müşriklerden olmamakla emrolundum.” Suresi / Ayet –15 Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîmazîmin. De ki “Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”En`âm Suresi / Ayet –16 Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımehrahımehu, ve zâlikel fevzul mubînmubînu. O gün izin günü, kim ondan azaptan uzaklaştırılırsa, o taktirde ona Allah, rahmet etmiştir. Ve işte bu, apaçık bir fevzdir kurtuluştur.En`âm Suresi / Ayet –17 Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O’ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye Suresi / Ayet –18 Ve huvel kâhiru fevka ıbâdihıbâdihî, ve huvel hakîmul habîrhabîru. O, kullarının üstünde kahhardır yegâne gâlip, ve O, hakîmdir hikmet sahibi, herşeyden haberdardır habîrdir.En`âm Suresi / Ayet –19 Kul eyyu şey’in ekberu şehâdehşehâdeten, kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kur’ânu li unzirekum bihî ve men belagbelaga, e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhedeşhedu, kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûntuşrikûne. “Hangi şey şahit olarak en büyüktür?” de. “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur’ân bana, O’nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam için vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilâhların olduğuna gerçekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.”de.“O, sadece tek bir ilâhtır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım.” Suresi / Ayet –20 Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûnyu’minûne. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Artık mü’min olmayanlar, nefslerini hüsrana Suresi / Ayet –21 Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtihâyatihî, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne. Allah’a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz kurtuluşa eremezler.En`âm Suresi / Ayet –22 Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekâukumullezîne kuntum tez’umûntez’umûne. Ve o gün hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara “Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede?” Suresi / Ayet –23 Summe lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikînmuşrikîne. Sonra onların “Vallahi Rabbimiz, biz müşrikler olmadık.” demekten başka onların fitnesi Suresi / Ayet –24 Unzur keyfe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûnyefterûne. Bak! Kendilerine karşı nasıl yalan söylediler. İftira etmiş oldukları şey, onlardan sapıp gitti uzaklaştı.En`âm Suresi / Ayet –25 Ve minhum men yestemiu ileykileyke, ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâvakran, ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minû bihâ, hattâ izâ câuke yucâdilûneke yekûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelînevvelîne. Ve onlardan kim seni dinlerse, onu anlamalarına karşı anlamamaları için kalplerinin üzerine ekinnet koyduk ve kulaklarında vakra ağırlık onlar bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman, seninle tartışırlar mücâdele ederler. Kâfir olanlar “Bu ancak evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.” Suresi / Ayet –26 Ve hum yenhevne anhu ve yen’evne anhanhu, ve in yuhlikûne illâ enfusehumve mâ yeş’urûnyeş’urûne. Ve onlar, ondan Allah’a ulaşmaktan, hidayetten nehyederler men ederler, yasaklarlar ve onlar da kendileri de ondan hidayetten uzak dururlar yüz çevirirler. Kendilerinden başkasını helâk etmezler ve farkında olmazlar şuurunda değiller.En`âm Suresi / Ayet –27 Ve lev terâ iz vukıfû alen nâri fe kâlû yâ leytenâ nureddu ve lâ nukezzibe bi âyâti rabbinâ ve nekûne minel mu’minînmu’minîne. Ateşin üzerinde durduruldukları zaman görsen. O zaman “Keşke biz geri döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamazdık mü’minlerden olurduk.” Suresi / Ayet –28 Bel bedâ lehum mâ kânû yuhfûne min kablkablu,ve lev ruddû le âdû li mâ nuhû anhuve innehum le kâzibûnkâzibûne. Hayır, daha önce gizlemiş oldukları şeyler onlara şayet geri döndürülselerdi, men edildikleri şeylere mutlaka geri dönerlerdi. Ve muhakkak ki; onlar gerçekten Suresi / Ayet –29 Ve kâlû in hiye illâ hayatuned dunyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsînmeb’ûsîne. Ve bizim hayatımız, dünya hayatından başka bir şey değildir. Ve “Biz beas edilecek yeniden, tekrar diriltilecek değiliz.” Suresi / Ayet –30 Ve lev terâ iz vukıfû alâ rabbihim, kâle e leyse hâzâ bil hakkhakkı, kâlû belâ ve rabbinâ, kâle fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûntekfurûne. Ve Rab’lerinin huzurunda durduruldukları zaman görsen.Allahû Tealâ “Bu hak değil mi?” dedi. “Evet, Rabbimize andolsun.” dediler. Allahû Tealâ “O halde inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın.” Suresi / Ayet –31 Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhlikâillâhi hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûnyezirûne. Allah’a mülâki olmayı ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak “Orada dünyada aşırı gittiğimiz şeyler üzerine günahlar sebebiyle bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, öyle değil mi?En`âm Suresi / Ayet –32 Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehvlehvun, ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne yettekûnyettekûne, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?En`âm Suresi / Ayet –33 Kad na’lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimînebi âyâtillâhi yechadûnyechadûne. Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah’ın âyetleri ile cihad Suresi / Ayet –34 Ve lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberû alâ mâ kuzzibû ve ûzû hattâ etâhum nasrunâ, ve lâ mubeddile li kelimâtillâhkelimâtillâhi, ve lekad câeke min nebeil murselînmurselîne. Ve andolsun ki; senden önceki resûller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah’ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gönderilmiş resûllerin haberlerinden bir kısmı sana Suresi / Ayet –35 Ve in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyehâyetin, ve lev şâallâhu le cemeahum alel hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîncâhilîne. Onların yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin dibine bir tünel açılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste. Böylece onlara bir âyet mucize getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!En`âm Suresi / Ayet –36 İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûnyesmeûne, vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûnyurceûne. Davete ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri ölü olan sem’î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını diriltir. Sonra ona döndürülürler. Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah’a döndürülür.En`âm Suresi / Ayet –37 Ve kâlû lev lâ nuzzile aleyhi âyetun min rabbihrabbihî, kul innallâhe kâdirun alâ en yunezzile âyeten ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûnya’lemûne. Ve “Ona Rabbinden bir âyet mucize indirilse, olmaz mı?” dediler. “Muhakkak ki; Allah, bir mucize âyet indirmeye kaadirdir.” de. Ve lâkin onların çoğu Suresi / Ayet –38 Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûnyuhşerûne. Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa 4 ayaklı hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab’lerine haşrolunacaklar olunurlar.En`âm Suresi / Ayet –39 Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumâtzulumâti, men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîmmustakîmin. Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah dilediğini kimi dilerse onu dalâlette bırakır. Ve kimi dilerse onu, Sıratı Mustakîm Allah’a ulaştıran yol üzerinde Suresi / Ayet –40 Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi ev etetkumus sâatu e gayrallâhi ted’ûnted’ûne, in kuntum sâdıkînsâdıkîne. Ya Muhammed müşriklere de ki “Siz kendinizi gördünüz mü? halinizi gördünüz mü, aczinizi anladınız mı? Allah’ın âyetlerini inkâr edenler karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir. Eğer Allah’ın azabı size gelse veya o saat kıyâmet vakti size gelse, eğer siz sadıksanız doğru sözlü iseniz, Allah’tan başkasına mı dua edersiniz?”En`âm Suresi / Ayet –41 Bel iyyâhu ted’ûne fe yekşifu mâ ted’ûne ileyhi in şâe ve tensevne mâ tuşrikûntuşrikûne. Hayır bilakis, sadece O’na dua edersiniz yalvarırsınız. Artık O dilerse, ona dua ettiğiniz şeyi giderir ve şirk ortak koştuğunuz şeyleri Suresi / Ayet –42 Ve lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil be’sâi ved darrâi leallehum yetedarraûnyetedarraûne. Andolsun ki; Biz senden önce ümmetlere de resûller zaman onları da sıkıntıya ve darlığa uğrattık, böylece yalvarırlar Suresi / Ayet –43 Fe lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûnya’melûne. Böylece onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat onların kalpleri kasiyet bağladı katılaştı. Şeytan, onlara yapmış oldukları şeyleri süsledi güzel gösterdi.En`âm Suresi / Ayet –44 Fe lemmâ nesû mâ zukkirû bihî fetahnâ aleyhim ebvâbe kulli şey’şey’in, hattâ izâ ferihû bimâ ûtû ehaznâhum bagteten fe izâhum mublisûnmublisûne. Hatırlatıldıkları onunla uyarıldıkları şeyleri unuttukları zaman, verilen şeylerle ferahlayıncaya sevininceye kadar herşeyin kapısını onlara açtık. Ansızın onları yakaladığımız aldığımız zaman, artık onlar ümitlerini Suresi / Ayet –45 Fe kutia dâbirul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil âlemînâlemîne. Böylece zulmeden zalim kavmin arkası kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun.En`âm Suresi / Ayet –46 Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bihbihî, unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn yasdifûne. Ya Muhammed müşriklere de ki “Gördünüz mü? aczinizi anladınız mı? Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah’tan başka hangi ilâh onları size geri getirir?” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz Suresi / Ayet –47 Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi bagteten ev cehreten hel yuhleku illel kavmuz zâlimûnzâlimûne. Ya Muhammed müşriklere de ki “Siz herbiriniz kendinizi gördünüz mü? halinizi, acizliğinizi anladınız mı? Eğer Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelse, zalimler kavminden başkası mı helâk edilir?”En`âm Suresi / Ayet –48 Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirînmunzirîne, fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne. Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka bir şey için göndermeyiz. Artık kim âmenû olur Allah’a ulaşmayı dilerse ve ıslâh olursa nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da Suresi / Ayet –49 Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ yemessuhumul azâbu bimâ kânû yefsukûnyefsukûne. Ve âyetlerimizi yalanlayan kimselere, fasık olmalarından dolayı azap Suresi / Ayet –50 Kul lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu lekum innî melekmelekun, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyyileyye, kul hel yestevîl a’mâ vel basîrbasîru,e fe lâ tetefekkerûntetefekkerûne. De ki “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana vahyedilene tâbî olurum.” “Basiretle gören ve görmeyen bir olur mu, hâlâ tefekkür etmiyor musunuz?” Suresi / Ayet –51 Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûnyettekûne. Ve Rab’lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O’ndan Allah’tan başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi Suresi / Ayet –52 Ve lâ tatrudillezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehvechehu, mâ aleyke min hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimînzâlimîne. Ve sabah akşam, Rab’lerinin Zat’ını dileyerek dua edenleri hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden Suresi / Ayet –53 Ve kezâlike fetennâ ba’dahum bi ba’din li yekûlû e hâulâi mennallâhu aleyhim min beyninâ, e leysallâhu bi a’leme biş şâkirînşâkirîne. Ve “Aramızdan, Allah’ın ni’metlendirdikleri bunlar mı?” derler diye, onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri şükredenleri en iyi bilir, öyle değil mi?En`âm Suresi / Ayet –54 Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîmrahîmun. Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de “Selâm üzerinize olsun. Rabbiniz, kendi üzerine “rahmeti” yazdı. Öyle ki;sizden, kim cahillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra tövbe eder mürşidin önünde ve ıslâh olursa nefs tezkiyesi yaparsa, o taktirde muhakkak ki O Allah, Gafur’dur mağfiret edendir, Rahîmrahmet nurunu gönderen’dir.”En`âm Suresi / Ayet –55 Ve kezâlike nufassılul âyâti ve li testebîne sebîlul mucrimînmucrimîne. Ve işte böylece âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz, mücrimlerin suçluların yolu belli olsun Suresi / Ayet –56 Kul innî nuhîtu en a’budellezîne ted’ûne min dûnillâhdûnillâhi, kul lâ ettebiu ehvâekum kad dalaltu izen ve mâ ene minel muhtedînmuhtedîne. De ki “Muhakkak ki ben, dua ettiğiniz Allah’tan başka şeylere kul olmaktan men edildim.” De ki “Sizin heveslerinize nefsinizin afetlerinin dileklerine uymam, eğer uyarsam öyle olursa, dalâlette olmuş olurum ve hidayete erenlerden olmam.”En`âm Suresi / Ayet –57 Kul innî alâ beyyinetin min rabbî, ve kezzebtum bihbihî, mâ indî mâ testa’cilûne bihbihî, inil hukmu illâ lillâhlillâhi, yakussul hakka ve huve hayrul fâsılînfâsılîne. De ki “Muhakkak ki ben, Rabbimden bir beyyine delil üzerindeyim, ve siz onu yalanladınız. Acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm ancak Allah’ındır. O, hakkı anlatır. Ve O hakkı bâtıldan, fasıl fasıl ayıranların en hayırlısıdır.”En`âm Suresi / Ayet –58 Kul lev enne indî mâ testa’cilûne bihî le kudıyel emru beynî ve beynekum, vallâhu a’lemu biz zâlimînzâlimîne. De ki “Eğer acele ettiğiniz o şey gerçekten, benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah, zalimleri en iyi bilir.”En`âm Suresi / Ayet –59 Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahrbahri, ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubînmubînin. Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu O’ndan başkası denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir yaş ve kuru bir dane yoktur ki, “Kitab-ı Mübîn”de bulunmasın. En`âm Suresi / Ayet –60 Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâmusemmen, summe ileyhi merci’ukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûnta’melûne. Ve geceleyin sizi vefat ettiren uykuya sokan, gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” belirlenmiş zamanın, ömrün tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O’dur. Sizin dönüşünüz sonra O’nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber Suresi / Ayet –61 Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazahhafazaten, hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûnyuferritûne. Ve O, kullarının üstünde kahhardır kuvvet ve güç sahibidir.Ve üzerinize muhafaza edici koruyucu gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar bunu yaparken kusur Suresi / Ayet –62 Summe ruddû ilâllâhi mevlâhumul hakkhakkı, e lâ lehul hukmu ve huve esraul hâsibînhâsibîne. Sonra Allah’a döndürülürler. Onların mevlâsı Hakk’tır. Hüküm onun değil mi? Ve O, hesap görenlerin en Suresi / Ayet –63 Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyehhufyeten, le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirînşâkirîne. “Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır?” de. Gizlice ona yalvararak “Eğer bizi bundan kurtarırsan biz mutlaka şükredenlerden oluruz.” diye dua Suresi / Ayet –64 Kulillâhu yuneccîkum minhâ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûntuşrikûne. De ki “Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz O’na ortak koşuyorsunuz.”En`âm Suresi / Ayet –65 Kul huvel kâdiru alâ en yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’dba’dın, unzur keyfe nusarrıful âyâti leallehum yefkahûnyefkahûne. De ki “O, sizin üstünüzden veya ayaklarınızın altından üzerinize bir azap göndermeye veya sizi bölük bölük birbirinize katıp düşman edip, sizin bir kısmınızın şiddetini, bir kısmınıza tattırmaya kaadirdir.” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Böylece onlar fıkıh Suresi / Ayet –66 Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakkhakku,kul lestu aleykum bi vekîlvekîlin. Ve o hak olduğu halde, senin kavmin onu yalanladı. “Ben sizin üzerinize vekil değilim.” Suresi / Ayet –67 Likulli nebein mustekarmustekarrun, ve sevfe ta’lemûnta’lemûne. Her haber için kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında Suresi / Ayet –68 Ve izâ reeytellezîne yahûdûne fî âyâtinâ fe a’rıd anhum hattâ yahûdû fî hadîsin gayrihgayrihî, ve immâ yunsiyennekeş şeytânu fe lâ tak’ud ba’dez zikrâ meal kavmiz zâlimînzâlimîne. Âyetlerimiz hakkında alaylı konuşmaya dalanları gördüğün zaman, ondan başka bir söze geçinceye kadar artık onlardan yüz çevir. Ama şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğuyla beraber Suresi / Ayet –69 Ve mâ alellezîne yettekûne min hısâbihim min şey’in ve lâkin zikrâ leallehum yettekûnyettekûne. Ve takva sahibi olan kimselere, onların hesabından bir şey sorumluluk yoktur. Lâkin hatırlatmalıdır zikretmeleri gerektiği söylenmelidir. Böylece onlar, takva sahibi Suresi / Ayet –70 Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî’şefîun, ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûnyekfurûne. Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından kazandıkları nâkıs derecelerden dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah’tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz kabul edilmez. İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap Suresi / Ayet –71 Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemînâlemîne. De ki “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah’ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı, arkadaşlarının da “bize hidayete gel” diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim?” De ki “Muhakkak ki, Allah’a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”En`âm Suresi / Ayet –72 Ve en ekîmûs salâte vettekûhvettekûhu, ve huvellezî ileyhi tuhşerûntuhşerûne. Ve namazı ikame etmek ile de emrolunduk. Ve ona karşı takva sahibi olun. Ve Zat’ına haşrolunacağınız, O’ Suresi / Ayet –73 Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakkhakkı, ve yevme yekûlu kun fe yekûnyekûnu, kavluhul hakkhakku, ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûrsûri, âlimul gaybi veş şehâdehşehâdeti, ve huvel hakîmul habîrhabîru. Ve semaları ve arzı yeryüzünü hak ile yaratan O’dur. Ve “Ol!” dediği gün herşey olur. O’nun sözü haktır, mülk O’nundur. O gün sur’a üfürülür sur’a üfürüldüğü gün hükümranlık O’nundur. Bilineni görüneni ve bilinmeyeni gaybı bilen O’dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdar Suresi / Ayet –74 Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi âzere, e tettehizu esnâmen âlihehâliheten, innî erâke ve kavmeke fî dalâlin mubînmubînin. Ve İbrâhîm, babası Azer’e şöyle demişti “Sen putları ilâhlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve kavmini apaçık dalâlette görüyorum.”En`âm Suresi / Ayet –75 Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınînmûkınîne. Ve böylece Biz, İbrâhîm’e onun mûkınîn yakîn hasıl edenlerden olması için yerin ve göklerin semaların melekûtunu gösteriyoruz gösteriyorduk.En`âm Suresi / Ayet –76 Fe lemmâ cenne aleyhil leylu reâ kevkebâkevkeben, kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilînâfilîne. Gece onun üzerini örtünce, gece olunca bir yıldız gördü. “Bu benim Rabbim” dedi. Fakat kaybolunca, “Kaybolup gidenleri sevmem.” Suresi / Ayet –77 Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîndâllîne. Ay’ı doğarken görünce “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.” Suresi / Ayet –78 Fe lemmâ reeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekberekberu, fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûntuşrikûne. Güneşi doğarken görünce “Bu benim Rabbim, bu daha büyük.” dedi. Fakat kaybolup gidince “Ey kavmim ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” Suresi / Ayet –79 İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikînmuşrikîne. Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve semaları yaratan Allah’ın Zat’ına ben, müşriklerden Suresi / Ayet –80 Ve hâccehu kavmuhkavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedânhedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrıkûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’âşeyen, vesia rabbî kulle şey’in ilmâilmen, e fe lâ tetezekkerûntetezekkerûne. Ve kavmi onunla tartıştı. “Rabbim beni hidayete erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ona ortak koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi dilemesi hariç ben korkmam. Rabbim ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?” Suresi / Ayet –81 Ve keyfe ehâfu mâ eşrektum ve lâ tehâfûne ennekum eşrektum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâsultânen, fe eyyul ferîkayni ehakku bil emnemni, in kuntum ta’melûnta’melûne. Ve size hakkında bir delil sultan indirilmeyen şeylerle ona şirk koşmaktan, siz korkmadığınız halde, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden putlardan nasıl korkarım. Şâyet biliyorsanız, artık iki gruptan hangisi emniyette olmayı daha çok hakediyor?En`âm Suresi / Ayet –82 Ellezîne âmenû ve lem yelbisû îmanehumbi zulmin ulâike lehumul emnu ve hum muhtedûnmuhtedûne. Âmenû olan kimseler ve îmânlarını zulümle karıştırmayanlar, işte onlar korkudan emindirler. Ve onlar hidayete Suresi / Ayet –83 Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmihkavmihî, nerfeu derecâtin men neşâ’neşâu, inne rabbeke hakîmun alîmalîmun. Ve işte bunlar, İbrâhîm’e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm hükmün ve hikmetin sahibidir, alîmdir en iyi bilendir.En`âm Suresi / Ayet –84 Ve vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûbya’kûbe, kullen hedeynâ ve nûhânûhan hedeynâ min kablu ve min zurriyyetihî dâvude ve suleymâne ve eyyûbe ve yûsufe ve mûsâ ve hârûnhârûne ve kezâlike neczîl muhsinînmuhsinîne. Ve ona İshak ve Yâkub bağışladık. Hepsini hidayete erdirdik. Ve daha önce Nuh hidayete erdirdik ve onun zürriyetinden Davud Süleyman , Eyyub Yusuf Musa ve Harun da hidayete erdirdik. Ve işte böylece, muhsinleri Suresi / Ayet –85 Ve zekeriyyâ ve yahyâ ve îsâ ve ilyâsilyâse, kullun mines sâlihînsâlihîne. Ve Zekeriya Yahya İsa ve İlyas hepsi Suresi / Ayet –86 Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâlûtan, ve kullen faddalnâ alel âlemînâlemîne. Ve İsmail ve İlyesea ve Yunus ve Lut hepsini âlemlere üstün Suresi / Ayet –87 Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîmmustekîmin. Ve onların babalarından, zürriyetlerinden nesillerinden ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm’e Allah’a ruhu ulaştıran yola hidayet ettik ulaştırdık.En`âm Suresi / Ayet –88 Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdihıbâdihî, ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûnya’melûne. İşte bu Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu boşa giderdi.En`âm Suresi / Ayet –89 Ulâikellezîne âteynâhumul kitâbe vel hukme ven nubuvvehnubuvvete, fe in yekfur bihâ hâulâi fe kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirînkâfirîne. İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek bir kavmi ona vekil Suresi / Ayet –90 Ulâikellezîne hedallâhu, fe bi hudâyuhumuktedih, kul lâ es’elukum aleyhi ecrâecren, in huve illâ zikrâ lil âlemînâlemîne. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Öyleyse onların hidayetine tâbî ol! “Ben, ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O ancak âlemler için bir zikirdir.” Suresi / Ayet –91 Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhualâ beşerin min şeyşey’in, kul men enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tec’alûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâkesîran, ve ullimtum mâ lem ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim yel’abûnyel’abûne. “Ve Allah, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O’nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar için hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa’nın getirdiği kitabı kim indirdi?” de. Onu kâğıtlara yazıp açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. “Allah” de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak Suresi / Ayet –92 Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhireti yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûnyuhâfizûne. Bu Kur’ân-ı Kerim, elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası olan Mekke’de ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler devam ederler.En`âm Suresi / Ayet –93 Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şey’un ve men kâle seunzilu misle mâ enzelallâhenzelallâhu, ve lev terâ iziz zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi gayrel hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûntestekbirûne. Allah’a yalanla iftira eden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahyolundu.” diyenden ve “Ben de Allah’ın indirdiği şeylerin benzerini indireceğim.”diyenden daha zalim kim vardır? Zalimleri, ölümün şiddet halinde iken ve ölüm melekleri ellerini uzatıp “Nefslerinizi çıkarın. Bugün, Allah’a karşı hak olmayan şeyler söylediğiniz ve O’nun âyetlerine karşı kibirlendiğiniz için alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” dedikleri zaman Suresi / Ayet –94 Ve lekad ci’timûnâ furâdâ kemâ halaknâkum evvele merretin ve terektum mâ havvelnâkum verâe zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurekâ’şurekâû, lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum tez’umûntez’umûne. Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek tek başına geldiniz ve size ne verdiysek neyin sahibi yaptıysak, ne lütfettiysek arkanızda bıraktınız terkettiniz. Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz. Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp Suresi / Ayet –95 İnnallâhe fâlikul habbi ven nevâ, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayyhayyi, zâlikumullâhu fe ennâ tu’fekuntu’fekune. Muhakkak ki Allah, taneyi tohumu ve çekirdeği yarıp çıkarandır. Ölüden canlıyı çıkarır ve canlıdan ölüyü çıkarandır. İşte bu, Allah’tır. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?En`âm Suresi / Ayet –96 Fâlikul ısbâhısbâhı, ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâhusbânen, zâlike takdîrul azîzil alîmalîmi. Sabahı fecr vaktini yarıp çıkarandır. Ve geceyi dinlenme sukûn vakti ve güneşi ve ayı hareketlerini çok ince hesaplarla dizayn ederek zamanı hesaplama ünitesi hesap vasıtası kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın Allah’ın Suresi / Ayet –97 Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahrbahri, kad fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûnya’lemûne. Ve kara ve denizin karanlıklarında nefsin afetlerinin karanlığında onunla yolunuzu bulmanız hidayete ermeniz için yıldızları nebîler, resûller, mürşidler kılan O’dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile Suresi / Ayet –98 Ve huvellezî enşeekum min nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda’mustevdaun, kad fassalnal âyâti li kavmin yefkahûnyefkahûne. Sizi bir tek nefsten Âdem yaratan ve böylece sizin için kararlı bir kalma yeri fizik vücudumuz için yeryüzü dünya, bir de emanet kalma yeri nefsimiz için cennet ve cehenneme gitmeden önce geçici olarak beklenilen yer; berzah âlemi dizayn eden O’dur. Fıkıh eden bir toplum için, âyetleri ayrı ayrı detayları ile Suresi / Ayet –99 Ve huvellezî enzele mines semâi mâ’mâen, fe ahrecnâ bihî nebate kulli şey’in fe ahrecnâ minhu hadıran nuhricu minhu habben muterâkibâmuterâkiben, ve minen nahli min tal’ıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min a’nâbin vez zeytûne ver rummâne muştebihen ve gayre muteşâbihmuteşâbihin, unzurû ilâ semerihî izâ esmere ve yen’ıhyen’ıhî, inne fî zâlikum le âyâtin li kavmin yu’minûnyu’minûne. Ve semadan suyu indiren O’dur. Böylece herşeyin nebatını bitkisini onunla su ile çıkarttık. Ve de ondan yeşillikler çıkarttık. Ondan da üst üste taneler başaklar ve hurma ağacının tomurcuklarından, sarkan hurma salkımları ve birbirine benzeyen ve benzemeyen üzüm bağları, zeytin ve nardan oluşan bahçeler çıkartırız. Onun meyvesine ürününe, meyve verdiği zaman ve olgunlaştığı zaman bak. Mü’min olan kavim için, bunlarda elbette âyetler deliller Suresi / Ayet –100 Ve cealû lillâhi şurekâel cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri ilmilmin, subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûnyasifûne. Cinleri Allah’a ortak kıldılar. Onları da O Allah yarattı. İlimleri olmaksızın, “O’nun oğulları ve kızları var” yalanını uydurdular. O Sübhan’dır herşeyden münezzehtir, vasıflandırdıkları şeylerden Suresi / Ayet –101 Bedîus semâvâti vel ardardı, ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sâhıbehsâhıbetun, ve halaka kulle şey’şeyin, ve huve bikulli şey’in alîmalîmun. Gökleri ve yeryüzünü örneksiz olarak yaratandır. O’nun nasıl oğlu olur ki, eşi olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı. Ve O, herşeyi Suresi / Ayet –102 Zâlikumullâhu rabbukum, lâ ilâhe illâ huve, hâliku kulli şey’in fa’budûhfa’budûhu,ve huve alâ kulli şey’in vekîlvekîlun. Rabbiniz, işte bu Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. Herşeyi yaratandır. Artık O’na kul olun! Ve O, herşeye Suresi / Ayet –103 Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsârebsâru ve huvel lâtîful habîrhabîru. Görme hassaları onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarını idrak eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden Suresi / Ayet –104 Kad câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsihnefsihi ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîzhafîzin. Rabbinizden size basiretler kalp gözlerinize görme yeteneği gelmiştir. Artık kim bu basiretle kalp gözüyle görürse onun lehinedir kendi nefsi içindir. Kimin de kalp gözü kör kalırsa, o taktirde onun aleyhinedir. Ve ben, sizin üzerinize muhafız Suresi / Ayet –105 Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin ya’lemûnya’lemûne. Ve işte böyle âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. Ve “Sen ders bu ilmi almışsın.” desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz Suresi / Ayet –106 İttebi’ mâ uhıye ileyke min rabbikrabbike, lâ ilâhe illâ huve, ve a’rıd anil muşrikînmuşrikîne. Rabbinden sana vahyolunana tâbî ol. O’ndan başka ilâh yoktur. Ve müşriklerden yüz Suresi / Ayet –107 Ve lev şâallâhu mâ eşrekû, ve mâ cealnâke aleyhim hafîzâhafîzan, ve mâ ente aleyhim bi vekîlvekîlin. Şâyet Allah dileseydi, şirk koşmazlardı. Seni onların üzerine muhafız yapmadık. Sen, onlara vekil de Suresi / Ayet –108 Ve lâ tesubbûllezîne yed’ûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilmilmin, kezâlike zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûnya’melûne. Allah’tan başkasına dua edenlere sövmeyin, aksi halde ilimleri olmadan, haddi aşarak Allah’a söverler. İşte böyle bütün ümmetlere amellerini süsledik. Sonra dönüşleri Rab’lerinedir. O zaman, yapmış oldukları şeyleri, onlara haber Suresi / Ayet –109 Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câethum âyetun le yu’minunne bihbihâ, kul innemel ayâtu indallâhi ve mâ yuş’irukum ennehâ izâ câet lâ yu’minûnyu’minûne. Ve eğer onlara bir âyet mucize gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair, Allah’a en kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. “Muhakkak ki; âyetler mucizeler ancak Allah’ın katındadır İndi İlâhi’dedir” de. Ve âyet geldiği zaman onların inanmayacaklarının siz farkında Suresi / Ayet –110 Ve nukallibu ef’idetehum ve ebsârehum kemâ lem yu’minû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. Ve onların fuad hassalarını nefsin kalbinin idrak hassalarını ve basiretlerini nefsin kalp gözünün görme hassalarını evvelce O’na inanmadıkları mü’min olmadıkları ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın Suresi / Ayet –111 Ve lev ennenâ nezzelnâ ileyhimul melâikete ve kellemehumulmevtâ ve haşernâ aleyhim kulle şey’in kubulen mâ kânû li yu’minû illâ en yeşâallâhu ve lâkinne ekserehum yechelûnyechelûne. Ve eğer Biz, gerçekten onlara melekler indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı, herşeyi onların karşısında toplasaydık, Allah’ın dilemesi hariç inanacak değillerdi. Ve lâkin onların çoğu cahillik Suresi / Ayet –112 Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî ba’duhum ilâ ba’dın zuhrufel kavli gurûrâgurûran, ve lev şâe rabbuke mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûnyefterûne. Ve böylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları düşman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak güzel süslü sözler vahyederler fısıldarlar. Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları ve iftira ettikleri şeyleri terket bırak.En`âm Suresi / Ayet –113 Ve li tesgâ ileyhi ef’idetullezîne lâ yu’minûne bil âhıreti ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûnmukterifûne. Ve ahirete inanmayanların gönülleri ona onlara; insan ve cin şeytanlara meyletsin ve ondan razı olsunlar. Ve onlar, kazandıkları şeyleri kazanmaya devam Suresi / Ayet –114 E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalamufassalan, vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterînmumterîne. Artık Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Size Kitab’ı açıklanmıştafsilatlı olarak indiren O’dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O’nun, senin Rabbinden hak ile indirildiğini biliyorlar. O halde sakın sen, şüphe edenlerden olma!En`âm Suresi / Ayet –115 Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adlaadlen, lâ mubeddile li kelimâtihkelimâtihî, ve huves semîul alîmalîmu. Ve Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O’nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi Suresi / Ayet –116 Ve in tutı’ eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâhsebîlillâhi, in yettebiûne illez zanne ve in hum illâ yahrusûnyahrusûne. Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan Suresi / Ayet –117 İnne rabbeke huve a’lemu men yadıllu an sebîlihsebîlihi, ve huve a’lemu bil muhtedînmuhtedîne. Muhakkak ki senin Rabbin, Kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayete erenleri de en iyi Suresi / Ayet –118 Fe kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi in kuntum bi âyâtihî mu’minînmu’minîne. Eğer siz, O’nun Allah’ın âyetlerine inananlarsanız; o zaman üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden Suresi / Ayet –119 Ve mâ lekum ellâ te’kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi ve kad fassale lekum mâ harreme aleykum illâ madturirtum ileyhileyhi, ve inne kesîren le yudıllûne bi ehvâihim bi gayri ilmilmin, inne rabbeke huve a’lemu bil mu’tedînmu’tedîne. Size ne oluyor ki; üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz? Darda kalıp, ona mecbur olduğunuz şeyler hariç; size haram kıldığı şeyleri size ayrı ayrı açıklamıştı. Muhakkak ki; onların çoğu, bir ilimleri olmaksızın, kendi hevesleri ile başkalarını dalâlette bırakıyorlar. Muhakkak ki; senin Rabbin, o haddi aşanları en iyi Suresi / Ayet –120 Ve zerû zâhirel ismi ve bâtınehbâtınehu, innellezîne yeksibûnel isme seyuczevne bimâ kânû yakterifûnyakterifûne. Ve günahın açıkta olanını da, gizli olanını da terkedin. Muhakkak ki; günah işleyenler kazananlar, kazandıklarından dolayı yakında Suresi / Ayet –121 Ve lâ te’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fıskfıskun, ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le muşrikûnmuşrikûne. Ve üzerine Allah’ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz uyarsanız, mutlaka siz müşrikler Suresi / Ayet –122 E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûnya’melûne. Ölü Allah’a ulaşmayı dilememiş iken ona on iki ihsan vererek dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü Suresi / Ayet –123 Ve kezâlike cealnâ fî kulli karyetin ekâbire mucrimîhâ li yemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bi enfusihim ve mâ yeş’urûnyeş’urûne. Ve işte böylece, her kasabada şehirde onun mücrimlerini günah işleyenlerini, orada sahtekârlık hile yapmaları için liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında Suresi / Ayet –124 Ve izâ câethum âyetun kâlû len nu’mine hattâ nu’tâ misle mâ ûtiye rusulullâhrusulullâhi, allâhu a’lemu haysu yec’alu risâletehrisâletehu, seyusîbullezîne ecremû sagârun indallâhi ve azâbun şedîdun bimâ kânû yemkurûnyemkurûne. Onlara bir âyet geldiği zaman “Allah’ın resûllerine verilen şeyin aynısı bize de verilmedikçe verilinceye kadar asla inanmayız.” dediler. Risaletini kime vereceğini Allah, en iyi bilendir. Cürüm işleyen günah işleyen kimselere, yapmış oldukları hileler sebebiyle yakında Allah’ın huzurunda bir zillet küçüklük, aşağılık ve şiddetli azap isabet edecektir gelecektir.En`âm Suresi / Ayet –125 Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâmislâmi, ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûnyu’minûne. Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve Allah’a teslime İslâm’a açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine azap Suresi / Ayet –126 Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîmmustekîmen, kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûnyezzekkerûne. Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş yönlendirilmiş yoldur. Allah’a götüren yoldur. Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı Suresi / Ayet –127 Lehum dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûnya’melûne. Rab’lerinin katında onlar için selâm yurdu teslim yurdu vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O Allah, onların Suresi / Ayet –128 Ve yevme yahşuruhum cemîacemîan, yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel insinsi ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîmalîmun. Ve onların hepsini biraraya topladığı gün Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız tagutların arasına insanları da kattınız.” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına sonuna eriştik.” Allahû Tealâ “Allah’ın dilediği şey cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi Suresi / Ayet –129 Ve kezâlike nuvellî ba’daz zâlimîne ba’dan bimâ kânû yeksibûnyeksibûne. Ve işte böylece kazanmış olduklarından günahlarından dolayı zalimlerin bir kısmını, bir kısmına çeviririz musallat ederiz.En`âm Suresi / Ayet –130 Yâ ma’şerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirînkâfirîne. Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller elçiler gelmedi mi? “Kendi nefslerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit Suresi / Ayet –131 Zâlike en lem yekun rabbuke muhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ gâfilûngâfilûne. İşte bu, senin Rabbinin, ülke halkı gaflet içindeyken uyarılmadan, ülkeleri zulümle helâk edici Suresi / Ayet –132 Ve li kullin derecâtun mimmâ amilû, ve mâ rabbukebi gâfilin ammâ ya’melûnya’melûne. Ve herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin, onların yaptıkları şeylerden gâfil Suresi / Ayet –133 Ve rabbukel ganiyyu zur rahmehrahmeti, in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti kavmin âharînâharîne. Ve senin Rabbin ganidir zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir yok eder, sizi başka bir kavmin zürriyetinden neslinden yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize dilediğini getirir halef yapar.En`âm Suresi / Ayet –134 İnne mâ tûadûne le âtin ve mâ entum bi mu’cizînmu’cizîne. Muhakkak ki; size vaadedilen vaadolunduğunuz şey mutlaka gelecektir. Ve siz, aciz bırakacak değilsiniz önleyemezsiniz.En`âm Suresi / Ayet –135 Kul yâ kavmi’melû alâ mâ kânetikum innî âmilâmilun, fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu âkıbetud dârdâri, innehu lâ yuflihuz zâlimûnzâlimûne. De ki “Ey kavmim, yapacağınız şeyi yapın! Muhakkak ki; ben de yapıyorum. Artık bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Çünkü zalimler felâha eremezler.”En`âm Suresi / Ayet –136 Ve cealû lillâhi mimmâ zeree minel harsi vel en’âmi nasîbenfe kâlû hâzâ lillâhi bi za’mihim ve hâzâ li şurekâinâ, fe mâ kâne li şurekâihim fe lâ yasılu ilâllahi ve mâ kâne lillâhi fe huve yasilu ilâ şurekâihim, sâe mâ yahkumûnyahkumûne. O’nun Allah’ın yaratıp, çoğalttığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah için pay ayırdılar. Ve böylece kendi zanlarınca “Bu Allah için ve bu da ortaklarımız için.” dediler. Fakat ortakları için olan; Allah’a ulaşmaz ama Allah için olan; o, onların ortaklarına ulaşır. Hükmettikleri şey ne Suresi / Ayet –137 Ve kezâlike zeyyene li kesîrin minel muşrikîne katle evlâdihim şurekâuhum li yurdûhum ve li yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâellâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûnyefterûne. Ve böylece onların ortakları, müşriklerin çoğuna, onları helâk etmek için ve onlara kendilerinin dînini karıştırmaları için, evlâtlarını öldürmeyi güzel gösterdiler süslediler. Allah dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve uydurdukları şeyleri Suresi / Ayet –138 Ve kâlû hâzihi en’âmun ve harsun hicrun lâ yat’amuhâ illâ men neşâu bi za’mihim ve en’âmun hurrimet zuhûruhâ ve en’âmun lâ yezkurûnesmallâhi aleyhaftirâen aleyhaleyhi se yeczîhim bimâ kânû yefterûnyefterûne. Onlar, kendi zanları ile “Bizim dilediğimiz kimseler hariç bu hayvanlar ve ekinler haramdır, onları yemeyin!” dediler. Bir kısım hayvanların sırtına binmek haram kılındı. Ve bir kısım hayvanların da onlara iftira ederek, üzerlerine Allah’ın ismini anmıyorlar onları besmele ile kesmiyorlar. Allah iftira etmiş olduklarından dolayı onları yakında Suresi / Ayet –139 Ve kâlû mâ fî butûni hazihil en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharremun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fe hum fîhi şurekâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîmalîmun. Ve şöyle dediler “Bu hayvanların karnında olanlar, yalnız erkeklerimize aittir. Eşlerimize hanımlarımıza haramdır. Şâyet ölü olursa, o taktirde erkek ve kadınlar onu yemekte, onlar ortaktırlar.” Allah bu vasıflandırmalarından dolayı onları yakında cezalandıracak. Muhakkak ki O; hüküm sahibidir, en iyi Suresi / Ayet –140 Ve kad hasirellezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen alâllâhalâllâhi, kad dallû ve mâ kânû muhtedînmuhtedîne. Ve bir ilmi olmaksızın akılsızca aptalca evlâdını öldürenler hüsrana uğramışlardır. Ve Allah’a iftira ederek, Allah’ın onları rızıklandırdığı şeyleri haram kılan kimseler, dalâlette kalmışlardır ve hidayete ermiş Suresi / Ayet –141 Ve huvellezî enşee cennâtin ma’rûşâtin ve gayre ma’rûşâtin ven nahle vez zer’a muhtelifen ukuluhu vez zeytûne ver rummâne muteşâbihen ve gayre muteşâbihmuteşâbihin, kulû min semerihî izâ esmere ve âtû hakkahu yevme hasâdihî ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhibbul musrifînmusrifîne. Ve asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları, yenilen çeşitli ekinleri,birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları yaratan O’ verdiği zaman, onun ürününden yeyin. Onun hasad edildiği gün, onun hakkını verin. İsraf ziyan etmeyin. Muhakkak ki; O, müsrifleri israf edenleri Suresi / Ayet –142 Ve minel en’âmi hamûleten ve ferşâferşan, kulû mimmâ rezekakumullâhu ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni,innehu lekum aduvvun mubînmubînun. Hayvanlardan yük taşıyanlar ve kesim hayvanı olanlar var. Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden kesim hayvanlarından yeyin. Şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki; o, size apaçık Suresi / Ayet –143 Semâniyete ezvâcezvâcin, minad da’nisneyni ve minel ma’zisneynma’zisneyni, kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeynunseyeyni, nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkînsâdıkîne. Eşli biri dişi, biri erkek olarak sekiz adet yük ve kesim hayvanı yarattı âyet-142; koyundan iki, keçiden iki. De ki “İki erkek mi veya iki dişi mi? Ya da iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Eğer siz sadıklarsanız, bana bir ilimle haber veriniz.”En`âm Suresi / Ayet –144 Ve minel ibilisneyni ve minel bakarisneynbakarisneyni, kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeynunseyeyni, em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilmilmin, innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki “İki erkek mi veya iki dişi mi? Ya da iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Veya Allah’ın bununla size vasiyet ettiğine farz kıldığına şahit mi oldunuz?” Bir ilimleri olmaksızın insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan söyleyen iftira edenden daha zalim kimdir? Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete Suresi / Ayet –145 Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharremen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bihbihî, fe menidturra gayre bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîmrahîmun. De ki “Bana vahyolunan şeylerde, yenilen yiyecek üzerinde, ölü olan veya akıtılmış kan veya domuz eti ki; o, muhakkak murdardır, veya fısk ile Allah’tan başkası için boğazlanandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum.” Artık kim darda kalırsa, haddi aşması meyletmesi ve hakka tecavüz etmesi hariç; o taktirde, senin Rabbin muhakkak ki; Gafur’dur mağfiret edendir ve Rahîm rahmet nuru gönderen Suresi / Ayet –146 Ve alellezîne hâdû harremnâ kulle zî zufurzufurin, ve minel bakari vel ganemi harremnâ aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil havâyâ ev mahteleta bi azmazmin, zâlike cezeynâhum bi bagyihim ve innâ le sâdikûnsâdikûne. Ve yahudi olanlara; tırnaklı hayvanların hepsi ve inekten ve koyundan ikisinin de sırtında taşıdığı veya bağırsaklarında olan veya kemiğe karışmış olanları hariç, iç yağını haram böyle onları azgınlıkları sebebiyle cezalandırdık. Muhakkak ki biz, gerçekten Suresi / Ayet –147 Fe in kezzebûke fe kul rabbukum zû rahmetin vâsi’ahvâsi’atin, ve lâ yureddu be’suhu anil kavmil mucrimînmucrimîne. Artık seni yalanlarlarsa, o zaman de ki “Sizin Rabbiniz geniş bir rahmetin sahibidir ve O’nun azabı, mücrimler suçlular kavminden geri çevrilemez.”En`âm Suresi / Ayet –148 Seyekûlullezîne eşrekû lev şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey’şey’in, kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez zanne ve in entumillâ tahrusûntahrusûne. Şirk koşanlar şöyle söyleyecekler “Şâyet Allah dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki “Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse varsa onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”En`âm Suresi / Ayet –149 Kul fe lillâhil huccetul bâligahbâligatu, fe lev şâe le hedâkum ecmaînecmaîne. De ki “Artık en kuvvetli delil, Allah’ındır. Öyleyse eğer O Allah dileseydi, elbette sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”En`âm Suresi / Ayet –150 Kul helumme şuhedâekumullezîne yeşhedûne ennallâhe harreme hâzâ, fe in şehidû fe lâ teşhed meahum, ve lâ tettebi’ ehvâellezîne kezzebû bi âyâtinâ vellezîne lâ yu’minûne bil âhireti ve hum bi rabbihim ya’dilûnya’dilûne. “Allah’ın bunu haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin.” de. Artık şâyet onlar şahitlik ederlerse, onlarla beraber sen şahitlik etme. Ahirete inanmayan ve âyetlerimizi yalanlayan kimselerin heveslerine tâbî olma. Ve onlar, Rab’lerine eş tutuyorlar ortak koşuyorlar.En`âm Suresi / Ayet –151 Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’âşey’en, ve bil vâlideyni ihsânâihsânen, ve lâ taktulû evlâdekum min imlakimlakin, nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batanbatane, ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakkhakkı, zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûnta’kılûne. De ki “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O’na bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk fakirlik sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de yalnız Biz rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu Allah haram kıldı. İşte bunları size vasiyet emir etti. Böylece siz, akıl edersiniz.”En`âm Suresi / Ayet –152 Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeheşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıstkıstı, lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûntezekkerûne. Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında bir şey ile sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin ifa edin. Böylece tezekkür edersiniz diye, Allah işte böyle, size onunla vasiyet emir Suresi / Ayet –153 Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhfettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlihsebîlihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûntettekûne. Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve başka yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet ettiemretti. Umulur ki böylece siz takva sahibi Suresi / Ayet –154 Summe âteynâ mûsel kitâbe tamâmen alellezî ahsene ve tafsîlen li kulli şey’in ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûnyu’minûne. Sonra Musa ahsen olanlara tamamlayıcı olarak, herşeyi açıklayan ve rahmet olan ve hidayete erdiren kitabı Tevrat’ı verdik. Böylece onlar, Rab’lerine mülâki olacaklarına inanırlar îmân ederler.En`âm Suresi / Ayet –155 Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûnturhamûne. Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O’na tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz rahmete ulaşırsınız.En`âm Suresi / Ayet –156 En tekûlû innemâ unzilel kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîngâfilîne. “Kitap, yalnızca bizden önceki iki topluluğa indirildi. Ve biz onların okuduklarından gerçekten gâfildik.” dersiniz diye dememeniz için.En`âm Suresi / Ayet –157 Ev tekûlû lev ennâ unzile aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min rabbikum ve huden ve rahmehrahmetun, fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûnyasdifûne. Veya “Eğer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik.” dersiniz. İşte size Rabbinizden hidayet hidayete erdiren, beyyine delil ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim, Allah’ın âyetlerini yalanlayandan ve O’ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından dolayı ağır kötü bir azapla Suresi / Ayet –158 Hel yanzurûne illâ en te’tiyehumul melâiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du âyâti rabbikrabbike, yevme ye’tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâhayran, kul intezırû innâ muntezırûnmuntezırûne. Onlar illâ, onlara meleklerin gelmesini mi veya senin Rabbinin gelmesini mi veya senin Rabbinden bazı âyetlerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinden bazı âyetlerin mucizelerin geldiği gün, daha önce îmân etmemişse âmenû olmamışsa veya îmânıyla bir hayır kazanmamışsa onun îmânı kendisine bir fayda vermez. De ki “Bekleyin! Muhakkak ki; biz de bekleyenleriz.”En`âm Suresi / Ayet –159 İnnellezîne ferrekû dînehum ve kânû şiyean leste minhum fî şey’şey’in, innemâ emruhum ilâllâhi summe yunebbiuhum bimâ kânû yef’alûnyef’alûne. Muhakkak ki; onlar, onların dînini tefrik ettiler parça parça ayırdılar ve grup grup oldular. Senin onlarla bir ilgin yok. Onların işi sadece Allah’a aittir. Sonra yapmış oldukları şeyleri, onlara haber Suresi / Ayet –160 Men câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. Kim Allah’ın huzuruna bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Ve onlar Suresi / Ayet –161 Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîmmustekîmin dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne. “Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm’e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm’in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden Suresi / Ayet –162 Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemînâlemîne. “Muhakkak ki; benim namazım, kurbanım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” Suresi / Ayet – 163 Lâ şerîke lehlehu, ve bi zâlike umirtu ve ene evvelul muslimînmuslimîne. O’nun ortağı yoktur. Ve ben bununla emrolundum. Ve ben, müslümanların teslim olanların Suresi / Ayet –164 Kul e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey’şey’in, ve lâ teksibu kullu nefsin illâ aleyhaleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûntahtelifûne. “O herşeyin Rabbi iken, Allah’tan başka Rab mı isteyeyim?” de. Bütün nefsler, kendisine ait olandan başkasını kazanmaz. Ve bir günahkâr, başkasının günahını yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O zaman, hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyleri size haber Suresi / Ayet –165 Ve huvellezî cealekum halâifelardı ve refea ba’dakum fevka ba’dın derecâtin li yebluvekum fî mâ âtâkum, inne rabbeke serîul ikâbi ve innehu le gafûrun rahîmrahîmun. Ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle sizi imtihan etmek için, bir kısmınızın derecelerini diğer bir kısmınızın üstüne yükselten O’dur. Muhakkak ki; senin Rabbin, cezası çabuk olandır. Ve muhakkak ki; O, mutlaka Gafur’dur mağfiret edendir, Rahîm rahmet nuru gönderen’ Diğer KonularKuran-ı Kerim Hakkında BilgiKuran-ı Kerim Tüm Sureler ListesiKur’ân-ı Kerim Nüzul İniş Sırasına göre SurelerNahl Suresi 90. Ayet TefsiriFatır Suresi 1. Ayet TefsiriFâtır Suresi 29 ve 30. AyetleriFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz Sureleri ❬ Önceki Sonraki ❭ ۞ إِنَّ ٱللَّهَ فَالِقُ ٱلْحَبِّ وَٱلنَّوَىٰ ۖ يُخْرِجُ ٱلْحَىَّ مِنَ ٱلْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ ٱلْمَيِّتِ مِنَ ٱلْحَىِّ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ İnnallâhe fâlikul habbi ven nevâ, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayyhayyi, zâlikumullâhu fe ennâ tu’fekuntu’fekune. Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki O’ndan nasıl çevriliyorsunuz? Türkçesi Kökü Arapçası şüphesiz إِنَّ Allah’tır اللَّهَ yaran ف ل ق فَالِقُ daneyi ح ب ب الْحَبِّ ve çekirdeği ن و ي وَالنَّوَىٰ çıkarır خ ر ج يُخْرِجُ diriyi ح ي ي الْحَيَّ -den مِنَ ölü- م و ت الْمَيِّتِ ve çıkarır خ ر ج وَمُخْرِجُ ölüyü م و ت الْمَيِّتِ -den مِنَ diri- ح ي ي الْحَيِّ işte budur ذَٰلِكُمُ Allah اللَّهُ o halde nasıl ا ن ي فَأَنَّىٰ çevriliyorsunuz ا ف ك تُؤْفَكُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki O’ndan nasıl çevriliyorsunuz? Diyanet Vakfı Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde haktan nasıl dönersiniz! Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Tane ve çekirdekleri Allah pörtletir. Ölüden diri, diriden ölü çıkarır. İşte size söylüyorum Allah O´dur. Şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz? Elmalılı Hamdi Yazır Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah´tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O´dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz çevirirsiniz? Ali Fikri Yavuz Allah, taneleri ve çekirdekleri çimlendirip çatlatandır. Ölüden diri çıkarır; diriden ölü çıkaran da O’dur. Ölü yumurtadan canlı tavuk ve canlı tavuktan ölü yumurta gibi. İşte Allah! O halde siz O’ndan ona iman etmekten nasıl çevriliyorsunuz? Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Allâh o dâneleri, çekirdekleri pörtleten, ölüden diri çıkarır, ve diriden ölü çıkaran, işte size söyliyorum Allâh o, şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz? Fizilal-il Kuran Tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah´tır. O ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Nasıl olur da bu gerçeği görmezlikten geliyorsunuz? Hasan Basri Çantay Şübhesizki Allah ot bitirmek için taneleri, ağaç çıkarmak için çekirdekleri yaratandır. Ölüden diriyi O çıkarır, diriden ölüyü çıkaran da Odur. İşte Allah bu. O halde bunca bürhanlara rağmen nasıl olub da îmandan çevriliyorsunuz? İbni Kesir Muhakkak ki Allah; taneyi ve çekirdeği yarandır. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. Nasıl olup da yüz çeviriyorsunuz? Ömer Nasuhi Bilmen Şüphe yok ki, daneleri de, çekirdekleri de yaran Allah Teâlâ´dır. Diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkaran O´dur. İşte Allah Teâlâ O´dur. Artık nasıl olur da O´ndan çevriliyorsunuz? Tefhim-ul Kuran Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah´tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? Warning includeturkce/bil/ Failed to open stream No such file or directory in C\inetpub\vhosts\ on line 27 Warning include Failed opening 'turkce/bil/ for inclusion include_path='.;.\includes;.\pear' in C\inetpub\vhosts\ on line 27 Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiŞüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır; ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde haktan nasıl döndürülüyorsunuz?Mehmet Okuyan Kur’an Meal-TefsirŞüphesiz ki Allah; tohumu ve çekirdeği yarandır çatlatandır.* Böylece ölüden diriyi; diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. Nasıl oluyor da gerçeklerden döndürülüyorsunuz!Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiALLAH taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur ALLAH. Nasıl yüz çevirebilirsiniz!Evet; Allah, tohumu ve çekirdeği yarandır Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah. O halde nasıl çevriliyorsunuz?Süleymaniye Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiTaneleri ve çekirdekleri pörtleten yaran* Allah'tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Buna rağmen nereden yanlışa sürükleniyorsunuz?Ali Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekKuşkusuz, Allah, çekirdeği ve taneyi, Yarıp Çıkarandır. Ölüden, diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarır. Allah, işte böyledir. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anKuşkusuz Allah'tır tohumu ve çekirdeği yaran, bir süreçte ölüden diriyi var eden ve diriden ölüyü çıkaran. İşte budur Allah! Peki, nasıl oluyor da böylesine savruluyorsunuz!Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiHiç kuşkusuz, Allah'tır Falık olan/daneyi yaran, çekirdeği patlatan. Ölüden diri çıkarır O; diriden ölüyü çıkaran da O'dur! İşte budur Allah! Peki nasıl ters bir yöne çevriliyorsunuz?Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıTaneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?Elmalılı sadeleştirilmiş Tane ve çekirdekleri Allah pörtletir. Ölüden diri, diriden ölü çıkarır. İşte size söylüyorum Allah O'dur. Şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz?Muhammed Esed Kur'an MesajıKuşkusuz Allah, tohumu ve meyve çekirdeğini çatlatarak ölüden diriyi meydana getirendir ve diriden de ölüyü çıkaran. İşte budur Allah ve akıllarınız hala nasıl da tersyüz oluyor!"Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiŞüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki O'ndan nasıl çevriliyorsunuz?Elmalılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiAllah o daneleri, çekirdekleri pörtleten, ölüden diri çıkarır, ve diriden ölü çıkaran, işte size söyliyorum Allah o, şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz?Süleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiDaneyi ve çekirdeği yaran, şüphesiz Allah'tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. O halde nasıl yalnız O'na tapmaktan çevriliyorsunuz?Taneyi ve çekirdeği yaran kuşkusuz Tanrı'dır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Tanrı budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimŞübhesizki Allah ot bitirmek için taneleri, ağaç çıkarmak için çekirdekleri yaratandır. Ölüden diriyi O çıkarır, diriden ölüyü çıkaran da Odur. İşte Allah bu. O halde bunca bürhanlara rağmen nasıl olub da imandan çevriliyorsunuz?Muhakkak ki Allah; taneyi ve çekirdeği yarandır. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. Nasıl olup da yüz çeviriyorsunuz?Şaban Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıTaneyi ve çekirdeği yarıp filizlendiren, ölüden diriyi çıkaran diriden de ölüyü çıkaran Allah'tır. İşte Allah budur! O halde nasıl aldatılıyorsunuz?Suat Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiTaneleri ve çekirdekleri çatlatıp yararak her şeyi gelişme yoluna koyan Allah'tır. Ölüden diriyi O çıkarır, diriden ölüyü çıkaran da O'dur. İşte gerçek İlah bunları yapandır! Artık nasıl oluyor da haktan uzaklaştırılıyorsunuz?Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüMuhakkak ki Allah tohumu ve çekirdekleri çatlatıp yarandır Esma tohumundan varlık suretlerini yaratan! Ölüden hakikat ilmi yoksunu diriyi Hayy ismi özelliğiyle ölümsüzlüğünü fark edeni çıkarır... Diriden hakikat bilgisiyle yaşarken - mülhime kavrayışı içindeyken de ölüyü kozasını terk edemeyip nefsi emmareye - bedenselliğe düşeni çıkarır! İşte Allah budur! Nasıl halden hale çevriliyorsunuz?Edip Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiALLAH taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur ALLAH. Nasıl yüz çevirebilirsiniz!Erhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anEvet; Allah, tohumu ve çekirdeği yarandır Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah. O halde nasıl çevriliyorsunuz?Rashad Khalifa The Final TestamentGOD is the One who causes the grains and the seeds to crack and germinate. He produces the living from the dead, and the dead from the living. Such is GOD; how could you deviate!The Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationGod is the splitter of the seeds and the grains; He brings the living out from the dead and He brings the dead out from the living. Such is God; so why are you deluded?Edip-Layth Quran A Reformist TranslationGod is the splitter of the seeds and the grains; He brings the living out from the dead and He is the bringer of the dead out from the living. Such is God; so why are you deluded?

enam suresi 95 ayet neva