🦛 Karadutum Çatal Karam Çingenem Hikayesi

Türk edebiyatında yazılmış olan şiirlerin hikayeleri hepimizi derinden etkiliyor. Sıradaki şiirimiz, Karadut. Karadutum, çatal karam, çingenem. Nar tanem, nur tanem, bir tanem Bu dizelerin sahibi Güzel Sanatlar Akademisi Heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan’dı. bedrirahmi#bedrirahmieyuboğlu#karadut#edebiyat Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan 1949da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı: “Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın” Bedri Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Daha sonra, Nazım arkadaşlarına Bir Ayrılış Hikayesi’ni Şükûfe Nihal’e yazdığını söylemiştir. Şükûfe Bedri Rahmi Eyüpoğlu’na; “Kara Dutum Çatal Karam Çingenem” sözlerini yazdırtan kadın. Mari Gerekmezyan Karadut gerçeği; Bedri Rahmi – Eren Eyüboğlu aşkı işliyor; 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüpteki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı. ” Karadutum Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalımsın. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan Karadut Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem. Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum. Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam KaraDut Şiiri Ve Hikayesi Bedri Rahmi Eyübolu. "Karadutum, çatal karam, çingenem". diye başlar şiir ve devam eder gider. Çoğumuz biliriz bu şiir’i. Ve sanırız ki şair, bu şiiri eşi için yazmıştır! Oysa şairin eşi için tam bir dramdır bu şiir! 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüpteki bir toplantıda ŞİİRTÜRLERİ - Open the box. 1) Karadutum, çatal karam, çingenem. Nar tanem ,nur tanem, bir tanem. Ağaç isem dalımsın salkım saçak. Petek isem balımsın. Günahımsın veablimsin.. a) EPİK ŞİİR b) DİDAKTİK ŞİİR c) SATİRİK ŞİİR d) LİRİK ŞİİR 2) Küçük asker, silah elde. Kahramanca ilerliyor. Karşısın da BedriRahmi Eyüboğlu ve Sıra Dışı Bir Aşk Hikayesi. 2021-02-28T22:03:27+03:00 Yayınland "Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir MJ9u. HAYIRLI CUMALAR SEVGİLİ DOSTLAR!!!Bahçemizdeki minik karadut ağacından topladığım karadutları resimledim sizin için...Çok faydalı ve lezzetli bir besin olan karadut ağız yaraları ve kanı temizleme özelliği açısından değer taşıyor...Karadutun diğer faydaları;-Karadut antioksidan da bağışıklık sistemini güçlendirir,Kalbi koruyan ve yaşlanmayı geciktiren etkileri yorgunluk durumunda çok faydalı. Çünkü halsizliğe derman olurken, yorgunluğu da yok ediyor. Aynı zamanda uykusuzluğa da çare kan basıncını düşürüyor, sindirim sistemindeki rahatsızlıkları da yok ediyor. Mide salgısını artırdığı tespit ve özellikle de dişlerin güçlenmesi için mutlaka bol bol karadut tüketin. Saç ve diş dostu olarak biliniyor....AlıntıdırBedri Rahmi EYÜPOĞLU 'nun karadut şiirini çok severim...Hele Fatih KISAPARMAĞIN sesinden şarkı olarak dinlemek ayrı bir zevk....**********KARADUT************Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğumKaradutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. İşte yine yaptım Her on yılda bir Böyle bir tane beceririm Bir tür ayaklı mucize, tenim Bir Nazi lamba siperliği kadar parlak, Sağ ayağım Tüy kadar hafif Yüzüm ifadesiz, incecik Yahudi kumaşından. Çözün kundağı Ah, sevgili düşmanım. Korkutuyor muyum? - Burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi? Acı nefesi Ertesi gün yok olacak. Yakında, çok yakında Vahim bir öldür gücü Evimde, etimde olacak Ve ben işte gülümseyen bir kadın. Daha sadece otuzunda. Ve kedi gibi dokuz canlıyım. Bu Üçüncü Sefer. Ne lüzumsuzluk On yılda bir imha. Bu ne çok iplik. Çekirdek yiyen kalabalık İtişir içeri görmek için Ellerimi ayaklarımı çözmelerini - Muhteşem soyunmalar. Baylar, bayanlar Bunlar ellerim benim, Bunlar dizlerim. Bir deri bir kemik olabilirim, farketmez, Ben de onlardandım, tek tip kadın işte İlk seferinde on yaşındaydım. Kazaydı. İkinci seferinde istedim Bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi. Üstüstüme kapaklandım. Tıpkı bir midye gibi. Tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları Ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan Solucanları Ölmek Bir sanattır, herşey gibi. Özellikle iyi yaparım. Bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum. Bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum. Sanki gider gibi bir davete. Bunu yapmak çok kolay bir hücrede Ölmek ve kımıldamamak Ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi Güneşli bir günde geri gel Aynı yere, aynı yüze, zalim Eğlenen çığrışlara 'Mucize!' İşte bu yere yıkar beni. Ama bir bedeli var. Yara izlerime bakmanın, bir bedeli var. Kalbimi dinlemenin - Hakikaten çalışıyor. Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var. Bir sözün, veya bir dokunuşun. Ya da biraz kanımı akıtmanın. Bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın. Eee, Herr Doktor. Eee, Herr Düşman. Sizin eserinizim ben, Paha biçilmez, Altın topu bebeğinizim Bir çığlığa eriyen Dönüyorum ve yanıyorum. Gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın. Kül, kül - Külü eşele bak. Etten kemikten eser yok- Bir kalıp sabun Bir nişan yüzüğü Altın bir diş. Herr Tanrı, Herr Şeytan Savulun Savulun. Küllerin arasından Doğrulurum kızıl saçlarımla Ve çıtır çıtır adam yerim. Sylvia PLATH Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU *** ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLEBugün bu şiirle yazıya başlamak istedim. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun adını akıllara kazıyan bu şiirini kim bilmez, kim sevmez ki? Bundan 16-17 sene önce Fatih Kısaparmak bu şiiri bestelemişti. Azeri ritimli bu muhayyer şarkıda şiir kadar çok tutulmuştu. Belkide şu anda şarkıyı mırıldanıyorsunuzdur bile. Dut çocukluğumdan beri çok sevdiğim meyvedir. Eskiden nerdeyse her bahçede ağacını görürdünüz. Bizim sokağımızda dört bahçede dut ağacı vardı. Şimdi bir bahçede aynı ağaç her bahar sonu, yaz başı dut vermeye devam ediyor. İpek böcekçiliği yapanlar mutlaka dut ağacına ihtiyaç duyar. Çünkü o tırtıllar dut yaprağıyla beslenirler. Dutun birkaç çeşidi vardır. En yaygın olanı beyaz duttur. Şimdide bunları ve faydalarını görelim. BEYAZ DUT Adından da anlaşılacağı üzere beyaz renkli, gayet tatlı değişik iriliklerde, bir kısmı çekirdeksiz bir türdür. Bu dutu karıştırmaya imkan yok. Beyaz dut şu an için ülkemizdeki toplam dut üretiminin yaklaşık %95 ini oluşturmaktadır. Daha çok pekmez, pestil, köme gibi işlenmiş ürünler olarak kullanılan beyaz dut aynı zamanda çerezlik olarak da kurutulup tüketilmektedir. MOR DUT Tat olarak beyaz duta çok benzer hatta tat olarak ayırtedilmesi hayli güçtür. Albenisinden dolayı daha çok taze olarak tüketilir. Şu ana kadar işlenmiş ürün olarak pek değerlendirilememiştir. KIRMIZI DUT Karadut ile en fazla karıştırılan tür bu türdür. Kendi içinde de bazı çeşitlilikler göstermesine karşın genelde erken olum döneminde kırmızı olan rengi tam olum döneminde siyaha döner. Beyaz dut kadar tatlı olmasa da bazı tipleri tatlı, az tatlı veya çok az ekşi-tatlı olabilir. Yani şeker içeriği orta ve az asitli dutlar “kırmızı dut” olarak adlandırılır. Bu tür kuru madde içeriği yüksek olduğu için daha çok kurutmalık olarak kullanılmaktadır. PARMAK DUT Şeker miktarı daha az olmakla birlikte tad olarak beyaz veya kırmızı duta benzer yani asitliği çok azdır. Ağızda ekşilik bırakmaz. Kuru madde oranı yüksektir. En önemlisi şekil olarak ince uzun hemen hemen serçe parmağı büyüklüğünde ve şeklindedir. Diğer dutlara göre daha sıcak ılıman yerleri tercih ederler. Türkiye’de akdeniz ve ege sahillerinde daha verimli ve kaliteli olur. Diğer dutlara göre daha erken dönemde olgunlaşır. Albenisi ile taze olarak tüketilir. Ülkemize yeni girmiştir. Bazı çevrelerde Pakistan dutu veya Avusturalya dutu olarak da adlandırılır. KARADUT Az olgun meyveleri kırmızı ve koyu kırmızı, çok olgun meyveleri siyahımsı kırmızı olan SULU, asidik-EKŞİ dutlar “KARADUT” olarak tanımlanır. Diğer dutlardan ayrılan en belirgin özelliği bol sulu ve eşsiz şeker asit dengesi yani aromasıdır. Karadutun yöresel isimlerinde de çeşitlilik gözlenir. Örneğin karadut; Tokat-Erbaa taraflarında “ekşiare”, Kahramanmaraş, Malatya ve çevrelerinde “urumdut”, Manisa dolaylarında “şurupluk dut” ve Hatay-Antakya civarında “tuti” olarak adlandırılır. Pakistan’da Urduca dilinde “toot” olarak, ingilizcede ise yine karadut anlamında “black mulberry” olarak adlandırılır. Karadutun taze tüketimi raf ömrünün sınırlı olmasından dolayı çok azdır. Daha çok meyve suyu, reçel, marmelat, özellikle Kahramanmaraş’da dondurma ve Şebinkarahisar’da pekmezi yapılarak değerlendirilir. Bu amaçla hasattan sonra meyveler hemen işlenmeyecekse şoklama ünitelerinde kullanılacağı zamana kadar bekletilir. Dut böyle bir meyve işte. Bahçeler azaldıkça manavlarda görünür oldular. Fakat bunu meyve olarak diğer meyveler gibi tüketme alışkanlığımız ne yazık ki yok! Bu yüzdende yaygın biçimde üretilmiyor. Dut konusunu yazmama neden olan dutun mitolojik hikayesidir. Sırada bu hikaye var. Beğeneceğinizi umuyorum. *** Bir zamanlar birbirlerine âşık iki genç vardı. Kızın adı Tispe, delikanlının ki, Piremus idi. Yan yana evlerde otururlardı; birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine âşıktılar. Aileleri bu aşka karşıydı. Ama onlar, bu derin sevgiden vazgeçemiyorlardı. Bir gece, gizlice ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler. Tispe, ağaca Piremus’tan önce varmıştı. Uzaktan ağzından kanlar akan kocaman bir aslan gördü. Korktu; hemen yakındaki bir mağaraya saklandı. Ama koşarken boynundaki eşarbı düşürmüştü. O sırada Piremus geldi. Kocaman aslan, biricik sevgilisi Tispe’nin eşarbını parçalıyordu. Tispe’nin öldüğünü düşündü; onsuz yaşayamazdı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Cansız bedeni kanlar içinde yere düştü. Tispe korkusunu yendi; mağaradan çıktı. Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle karşı karşıya geldi. Piremus’un cansız bedeni yerdeydi; elinde Tispe’nin düşürdüğü eşarbını tutuyordu. Piremus’un, kendisinin öldüğünü sanıp, canına kıydığını anladı. Bir an bile düşünmeden hançeri alıp göğsüne sapladı. Ölüm bile onları ayıramadı. Bedeni, Piremus’un vücudunun üzerine düştü. Ve Tanrı, o yüce aşkı ölümsüzleştirmek amacıyla, bu çiftin buluştuğu ağacı onlara adadı. Piremus’un kanını bu ağacın meyvelerine, Tispe’nin gözyaşlarını ise, ağacın yapraklarına verdi. O günden beri, karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini Piremus’un kan lekesini, dut ağacının yaprakları Tispe’nin gözyaşları temizler… Bilir misiniz, karadutun lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alıp ovuşturursanız, o lekenin çıktığını görürsünüz. Yazışma Adresim Bütün yazılarım... http//hayat Yayın Tarihi KARADUT Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. II Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum. Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun. Ardında kırık bir aşk öyküsü taşıyan bu şiir, Bedri Rahmi Eyüoğlu’nun yasak aşkı Mari Gerekmezyan’a yazdığı satırlardır. Esmer güzeli sevgilisine Karadutum, Çatal Karam, Çingenem diye seslenen Bedri Rahmi, dillere düşen aşklarının geride kalan tarafıydı. 1949’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi-Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan heykeltıraştı. O dönemde akademide asistanlık yapan ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi E. tanıştı. Birbirlerine delice tutulan iki aşık, sanatla ördükleri sevdalarını birbirlerine lanse etmekten çekinmediler. Mari sevdiği adamın büstünü yaparken, sevdiği adam ise bu aşka şiirleri ve tablolarıyla karşılık veriyordu. Tüm İstanbul bu aşktan haberdar olurken, Bedri Rahmi’nin evli olduğu eşi Eren hanımda sessiz kalarak kocasının ona dönmesini bekliyordu. Bedri Rahmi Mari ile tanışmadan çok kısa bir süre önce eşi Eren Hanımdan bir oğlu olmuştu. Ermeni asıllı olan Mari, ailesi ve toplumdan bu aşk uğruna dışlanıp aforoz edilirken, her zorluğa göğüs gererek günler ve aylarca sevdiği adamın yanında olmayı sürdürüyordu. Kaşı kara, gözü kara Mari’nin ne yazık ki bahtı da karaydı. Depdebeli aşklarını hiç hesapta olmayan bir felaket sonlandıracak, ayrılmalarına sebep olacaktı. Mari tüberkülozdu, iyileşmesini sağlayacak olan antibiyotik dönemin şartları yüzünden temin edilemiyordu. Yıl 1947’ydı dünya savaşı sonrası ilaç fiyatları çok yüksekti. Bedri Rahmi tablolarını yüksek fiyatlara satarak sevdiği kadını Mari’yi yaşatmak için uğraşıyor, ölüme direnmesini istiyordu. Ne yazık ki çabaları boşa giden ressamın karadutu, Mari Gerekmezyan aynı yıl içinde İstanbul Alman Hastanesinde gözlerini hayata yumdu. Acı kaybını kaldıramayan Bedri Rahmi sanattan uzaklaşırken kendisini alkole ve kadehlere verdi. Onu bu sarsılmaz acıdan kurtaran ise eşi Eren Hanım oldu. Dağıttıklarını toparlayan, yeniden yaşama tutunması için uğraşan Eren Hanım sonunda Bedri Rahmi’ye sirayet eden yastan kurtarabilmişti. Yıllar sonra 1949’da İstanbul Büyük Kulüpte toplanan insanlar tarafından şiir okuması istenen Bedri Rahmi, yanında eşi olmasına rağmen Karadut’u okudu. Gözlerinden yaşlar akarken, sesi titrerken okuduğu bu şiiri dinleyenlerin hepsi şiirin kime yazıldığını biliyordu. Eren Eyüpoğlu’da biliyordu. Ve sessizce kocasının o kadın için akan gözyaşlarına, safi aşk dolu sözlerine katlanıyordu. O gecenin devamında bir süreliğine Paris’e yaşamaya giden Eren hanım, eşine mektup yazarken şu satırları kaleme almıştı. “Canuşkam, Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın. Eren.” Duaları nihayet kabul bulan Eren hanım, sabırla beklediği eşi ona geri dönene kadar bekledi. Oğlu ve karısının yanına dönen Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1974’de vefat edene kadar ailesi ile mutlu bir ömür yaşadı… Ardında kırık bir aşk öyküsü taşıyan bu şiir, Bedri Rahmi Eyüoğlu’nun yasak aşkı Mari Gerekmezyan’a yazdığı satırlar. Esmer güzeli sevgilisine Karadutum, Çatal Karam, Çingenem diye seslenen Bedri Rahmi, dillere düşen aşklarının geride kalan tarafıydı. 1946'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi-Heykel Bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan heykeltıraştı. O dönemde akademide asistanlık yapan ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi E. tanıştı. Birbirlerine delice tutulan iki aşık, sanatla ördükleri sevdalarını birbirlerine lanse etmekten çekinmediler. Mari sevdiği adamın büstünü yaparken, sevdiği adam ise bu aşka şiirleri ve tablolarıyla karşılık veriyordu. Tüm İstanbul bu aşktan haberdar olurken, Bedri Rahmi’nin evli olduğu eşi Eren hanımda sessiz kalarak kocasının ona dönmesini bekliyordu. Bedri Rahmi Mari ile tanışmadan çok kısa bir süre önce eşi Eren Hanımdan bir oğlu olmuştu. Ermeni asıllı olan Mari, ailesi ve toplumdan bu aşk uğruna dışlanıp aforoz edilirken, her zorluğa göğüs gererek günler ve aylarca sevdiği adamın yanında olmayı sürdürüyordu. Kaşı kara, gözü kara Mari’nin ne yazık ki bahtı da karaydı. Debdebeli aşklarını hiç hesapta olmayan bir felaket sonlandıracak, ayrılmalarına sebep olacaktı. Mari tüberkülozdu, iyileşmesini sağlayacak olan antibiyotik dönemin şartları yüzünden temin edilemiyordu. Yıl 1947'ydı dünya savaşı sonrası ilaç fiyatları çok yüksekti. Bedri Rahmi tablolarını yüksek fiyatlara satarak sevdiği kadını Mari’yi yaşatmak için uğraşıyor, ölüme direnmesini istiyordu. Ne yazık ki çabaları boşa giden ressamın karadutu, Mari Gerekmezyan aynı yıl içinde İstanbul Alman Hastanesinde gözlerini hayata yumdu. Acı kaybını kaldıramayan Bedri Rahmi sanattan uzaklaşırken kendisini alkole ve kadehlere verdi. Onu bu sarsılmaz acıdan kurtaran ise eşi Eren Hanım oldu. Dağıttıklarını toparlayan, yeniden yaşama tutunması için uğraşan Eren Hanım sonunda Bedri Rahmi’ye sirayet eden yastan sonra 1949'da İstanbul Büyük Kulüpte toplanan insanlar tarafından şiir okuması istenen Bedri Rahmi, yanında eşi olmasına rağmen Karadut’u okudu. Gözlerinden yaşlar akarken, sesi titrerken okuduğu bu şiiri dinleyenlerin hepsi şiirin kime yazıldığını biliyordu. Eren Eyüpoğlu’da biliyordu. Ve sessizce kocasının o kadın için akan gözyaşlarına, safi aşk dolu sözlerine katlanıyordu. O gecenin devamında bir süreliğine Paris’e yaşamaya giden Eren hanım, eşine mektup yazarken şu satırları kaleme almıştı. “Canuşkam, Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın. Eren.” Dualarını nihayet kabul bulan Eren hanım, sabırla beklediği eşi ona geri dönene kadar bekledi. Oğlu ve karısının yanına dönen Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1974'de vefat edene kadar ailesi ile mutlu bir ömür yaşad Türkünün Sözleri Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın, ağulum Günahımsın, vebâlimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum, Gökte ararken yerde bulduğum, Karadutum, çatal karam, çingenem, Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın.. II Sigara paketlerine resmini çizdiğim, Körpe fidanlara adını yazdığım, Karam, karam, Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt, buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekun azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan, Kibrit çöpü gibi kırılan, Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan, Artık otlar, göstermelik atlar gibi bedava yaşayan, Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum. Netmiş, neylemiş, nolmuşum, Cömert ırmaklar gibi gürül gürül, Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum. Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun... Bedri Rahmi Eyüboğlu

karadutum çatal karam çingenem hikayesi