🐹 Namık Kemal Intibah Geniş Özeti

ROMAN:İntibah YAZARI: Namık Kemal KONUSU:Bir fahişe olan Mahpeyker’in zengin bir genç olan Ali Bey ile olan aşkı ve sonrasında Dilaşub yüzünden ondan intikam alması KAHRAMANLAR: Ali Bey, Mahpeyker, Dilaşup, Abdullah Efendi Atıf Bey, Mesut Bey KAHRAMANLARIN ÖZELLİKLERİ: Ali Bey:İstanbullu zengin bir ailenin tek evladıdır. 21-22 yaşlarında yakışıklı, genç bir İntibah- Namık Kemal kitabı en iyi fiyatla burada! Tıkla, İntibah - Namık Kemal eserini hızlı ve kolay bir şekilde satın al. NamıkKemal. Namık Kemal 1840 yılında Tekirdağ’da doğdu. Mustafa Asım Beyin oğludur. Sekiz yaşında annesini kaybeder. Bu yüzden çocukluk ve gençlik dönemleri dedesi Abdullatif Paşanın yanında geçmiştir. Daha küçük yaşta dedesi ile İstanbul’a gelir. Burada kısa bir süre Beyazıt Rüştiyesine devam eder. Namık Kemal 'in okunmak için yazdığı tiyatro eseri. Eser, beş fasıl ve on altı perdeden oluşuyor. Celaleddin Harzemşah ilk fasılda şehzade iken sonraki fasıllarda padişah olarak karşımıza çıkıyor. Eserin konusunu; Celal'in, ismi kitapta Tatar olarak geçen, Cengiz'le, Abbasi Halifesi Nasır'la, Anadolu Selçukluları ve İntibah Eser Özetini okuduktan sonra lütfen eser ve yazarla ilgili, hatta yazdığımız özet ve sitemizle ilgili yorum yapmayı unutmayınız. Daha önce yazmış olduğumuz Namık Kemal ve Eser Özetleri adlı yazımızda Namık Kemal’e ait diğer eserlerin özetlerini vermiştik. Bakabilirsiniz. İNTiBAHKiTABIN YAZARI Namık KEMAL YAYIN EVi VE ADRESi INKLAP VE AKA KiTABEVLERi/iSTANBUL BASIM YILI 1984 1. KİTABIN KONUSU : Ali Beyin gerçek aşkı bulma çabaları. 2. KİTABIN ÖZETİ : Ali Bey, zengin bir ailenin tek çocuğudur.İyi bir öğrenim görür.Ancak aldığı bilgilerin kişiliğinin gelişmesine bir katkısı olmaz. Kemalin telkinleriyle karşı karşıya kalır. Bu makalede, Namık Kemal ile Mehpeyker’i merkeze alarak hem yazarın karakterine hem de roman karakterinin yazarına olan itirazlarını teknik ve tematik açıdan incelemeye çalıştık. Anahtar Kelimeler: Namık Kemal, İntibah, Mehpeyker, Roman Sanatı, Tematik Tavır. Abstract İNTİBAH (NAMIK KEMAL) ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. (İnsanoğlu) nitekim her nefesini hayatını uzatmak için alır. Gene her nefesinde hayatında bir nefeslik zaman eksilir. 2. Hicrile çifte nehr-i revân oldu gözlerim. O nihâli hayli zaman oldu gözlerim. (Ayrılıkla akan çifte nehir oldu gözlerim / O fidan boyluyu epey zamandır NamıkKemal’in şiirlerini kronolojik olarak iki grupta toplayabiliriz: 1) Şinasi’den evvel (taklit ve gençlik devresi), 2) Şinasi’den sonra (olgunluk devresi). Namık Kemal şiire çok erken başlar ve Sofya’da iken şiirler yazar. İlk olarak klasik şiirle temas eder. Taklit veya gençlik devresi diyebileceğimiz bu yıllar İntibah – Kitap Açıklaması. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ali Bey, iyi bir eğitim ve öğrenim görmüş bir gençtir. Yalnız hayat tecrübesi yoktur. Ali Bey, 18 yaşına kadar babasının gölgesinde yaşar. Babasının ölümünden itibaren çalışma arkadaşlarının etkisiyle dönemin eğlence mekânlarına gitmeye başlar. İntibahbook. Read 126 reviews from the world's largest community for readers. Edebiyatımızın değişik türlerinde birçok eser veren Namık Kemal’in yayımla ZiyaPaşa’nın “ Harabat ” adlı eseriyle divan edebiyatına yönelmesi üzerine Namık Kemal “ Tahrib-i Harabat ” ve “ Takip ” adlı iki önemli eleştiriyle Ziya Paşa’ya olan tepkisini dile getirmiştir. ESERLERİ 1. Roman: İntibah (İlk edebî roman) Cezmi (İlk tarihî roman) 2. Şiir: Hürriyet Kasidesi, Vaveyla, Hilâl cc0p. Namık Kemal Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Kısaca Özet Bilgi 1840-1888 Namık Kemal Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Kısaca Özet Bilgi 1840-1888Vatan Şairi Namık Kemal Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Geniş Detaylı BilgiNamık Kemal’in EserleriTekirdağ’da doğdu. Asıl adı Mehmet Kemal’dir. Küçük yaşta annesini kaybetti. Yanında kaldığı dedesinin memurluk görevindeki tayinleri nedeniyle eğitimini farklı yerlerde sürdürdü. Özel dersler aldı, Arapça ve Farsça öğrendi. Hariciye Nezareti Tercüme Odasında kâtip olarak çalışırken Fransızca öğrendi. Başta Tasvir-i Efkâr ve Muhbir olmak üzere dönemin gazetelerinde yazılar yazdı. Londra’da Ziya Paşa’yla birlikte Hürriyet gazetesini çıkardı. Gelibolu mutasarrıflığı yaptı. Vatan yahut Silistre adlı oyununun sahnelenmesi sonrasında çıkan olaylar nedeniyle Magosa’ya sürgün edildi. Affedildikten sonra yine İstanbul’a döndü. Namık Kemal; başlangıçta divan tarzında, bireysel temalı şiirler yazarken Şinasi ile tanışmasının ve yaşadığı dönemdeki olayların etkisiyle siyasi ve sosyal temalı yeni şiire yöneldi. O da çağdaşı pek çok sanatçı gibi toplum için sanat anlayışı ile eser verdi. Vatan, millet, insanlık, hak, hukuk, hürriyet, adalet, kahramanlık ve cesaret gibi temaları işleyen sanatçı “Vatan ve Hürriyet Şairi” olarak nitelendi. Hürriyet Kasidesi, Vatan Mersiyesi, Vaveyla şiir; Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela, Gülnihal tiyatro; İntibah, Cezmi roman; Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanamesi edebi tenkit / eleştiri sanatçının başlıca eserleridir. Vatan Şairi Namık Kemal Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Geniş Detaylı Bilgi Tanzimat Edebiyatı Dönemi’nde, gerek şiiri, tiyatrosu, romanı ve diğer eserleriyle ve gerekse kültür değerlerinin zaman içinde yorumlanmasına vesile olan faaliyetleri ile en büyük etki, Namık Kemal’den gelir. Namık Kemal’in ilk şiirlerinde Divan Edebiyatı’nın şekil ve muhteva özellikleri görülür. Encümen-i Şuarâ toplantılarında özellikle Leskofçalı Galip Bey’in en yakın takipçisi olan Kemal, 1862 yılına kadar klasik tarzda şiirler yazmaya devam etti. Bu tarihte Şinasi ile tanışan Kemal’in hayatı, düşünceleri ve eserleri değişmeye başladı. Bu tarihten itibaren Tasvir-i Efkâr’da yayın hayatına atıldı. Namık Kemal’deki değişme sürecinin ilk merhaleleri, Tanzimat döneminin karakteristiği olan gazetecilik ile şekillenir. Tasvîr-i Efkâr, Hürriyet, ibret gibi gazetelerde, edebî ve siyasi yayınları ile, halka ve idarecilere önemli bir sosyal değişikliğin haberini de verir. Edebiyat, halkın menfaatlerini korumada çok önemli bir araçtır ve gazete, edebiyatın önde gelen yardımcılarından biridir. Tanzimat devrinde çok sık karşılaşılan müsavat eşitlik, uhuvvet kardeşlik, temeddün medeniyet adalet gibi kavramlara Namık Kemal tarafından bir yenisi daha eklendi. Namık Kemal’in şiirlerinde bir hitabet nutuk özelliği görülür. Buna sebep olarak edebiyatı sosyal problemlere çare arayan bir müessese hüviyetinde görmesini ileri sürebiliriz. Namık Kemal, sadece şiirde değil roman ve tiyatro türlerinde de yeni Türk edebiyatının en büyük temsilcisi sayılır. Tiyatro anlayışı Celâl’in önsözünde açıklanır. Buna göre, Kemal “faydalı” olanı, “eğlendirerek öğretmek” amacı ile tiyatro çalışmalarını yapmıştır. Namık Kemal’in romanı, özellikle ilk edebi roman olan İntibah batı ile irtibata geçen aydınlar için yazılmış eserlerden kabul edilir. Namık Kemal, tıpkı tiyatro için dediği gibi, romanı “faydalı bir eğlence” olarak görür. Kemal’in edebî tenkitleri, kendisinden sonraki edipler için yol gösterici eserlerdendi. Tenkitlerinde, roman ve tiyatrolarında gördüğümüz tarih merakı, Osmanlı Tarihi adlı bir eserle birleşerek şairin araştırıcı yanını ortaya çıkarır. Not İki nesil arasında, birinci nesle yakın edebî ölçüler içerisinde eser veren Ahmet Mithat Efendi ve “Beş Paşalar” Münif, Sadullah, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Edhem Pertev Paşalar’ ı da burada zikretmeliyiz. Beşir Fuat, Nabizade Nazım, Muallim Naci ve Direktör Âli Bey’i ise “ikinci nesle” yakın edipler vasfıyla anabiliriz. Bunun yanında Servet-i Fünun edebiyatına geçiş dönemi oluşturan yazarlar arasında bulunan Mehmet Celâl, Mehmet Vecîhî, Mustafa Reşit, Mehmet Tevfîk, Fazlı Necip, Mehmet Müncî, Mehmet Ziver gibi Ara Nesil sanatkarlarını da, Tanzimat Donemi yazar ve şairlerinden kabul etmek gerekir. BAŞKA BİR KAYNAK Türk Edebiyatımızın önemli şair ve yazarlarındandır. Tekirdağ’da doğdu. Çocukluğu dedesinin ya­nda, Kars ve Sofya’da özel dersler alarak geçti. İstanbul’a dönünce Tercüme Odası’na memur oldu 1863. İbrahim Şinasi ile Tasvir-i Efkâr’da yazılar yazdı. 1865’te aynı gazeteyi çıkardı. Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyelerinin sü­rülme sebebiyle Ziya Paşa ile Paris’e kaçtı 1867. Londra’­da Ziya Paşa ile Hürriyet gazetesini çıkardı 1868. 1870’de İstanbul’a döndü, mutasarrıf olarak Gelibolu’ya gönderildi. Azledilirler tekrar İstanbul’a geldi. Namık Kemal 1877’de Midilli’ye sürüldü ve 1879’da oraya mutasarrıf oldu. Rodos 1884 ve Sakız 1887 adalarında da aynı görevi yaptı. Sakız’da öldü. Mezarı Bolayır’dadır. Namık Kemal, Tanzimat Edebiyatının her türde eser veren gür sesli dâva adamı ve şâiridir. Sanatını toplumun hizmetine vermiş, şe­kil ve ifâde bakımından eski, öz ve ruh yönünden de yeni eserler vermiştir. Eserlerinde hürriyet, vatan, millete hiz­met, haksızlıkla savaş, adalet vb. fikirleri dile getirildi. Namık Kemal, dilde ve edebiyatta sadeleşmeyi savundu. Yeni nazım biçimleri denedi. Edebi­yatımızın batılılaşmasında rolü büyüktür. Şiirleri ilk defa Sadettin Nüzhet Ergun tarafından toplanıp “Namık Kemal– Hayâtı ve Şiirleri” adı ile yayımlandı 1933. Namık Kemal’in Eserleri Piyesle­ri 1. Vatan Yahut Silistre 1873, 2. Zavallı Çocuk 1873, 3. Akif Bey 1874, 4. Gülnihâl 1875, 5. Celâleddin Harzemşah 1885, 6. Karabelâ 1910. Romanları 1. İntibah 1876, 2. Cezmi 1880. Tenkit eserleri 1. Tahrîb-i Harabat 1885, 2. Tâkib 1885, 3. Renan Müdafaanâmesİ 1962. Tarih ve bi­yografi1. Kanije 1874, 2. Silistre Muhasarası 1874,1946, 3. Osmanlı Tarihi Yeni baskısı 1971,1974, üç cilt, 4. Büyük İslam Tarihi Yeni baskı 1975, 5. Evrak-ı Perişan 1871, 6. Yavuz Sultan Selim 1968 yeni baskı. Mektuplarını F. A. Tansel “Hususî Mektuplarına Göre Namık Kemal ve A. Ha­nı id’1 cilt ile O. F. Akün “Namık Kemal’in Mektupla­rı” 1972 neşretti. Mehmet Kaplanın doktora tezinin konu­şu da “Namık Kemal Hayatı ve Eserleri” 1948’dir. M. N Özön, “Namık Kemal ve İbret Gazetesi” 1938 adlı kitapta makalelerini topladı. Bağımsız Tümleçler Cümle Dışı Unsurlar Şeref Hanım » Kitabın Adı İntibahKitabın Yazarı Namık KemalKitap Hakkında Bilgi İntibah Namık Kemal'in diğer adlarıyla Son Pişmanlık veya Sergüzeşt-i Ali Bey 1876'da yayımlanan Kemal, İntibah romanını 1873-1876 yılları arasında sürgünde bulunduğu Kıbrıs'taki Magosa Kalesi'nde kaleme almıştır. Amacı, Osmanlıca'nın roman yazımına uygun olduğunu göstermektir. Namık Kemal bunu yapmak istemiş ama; özellikle de psikolojik tahliller kısmında dili iyi kullanamamıştır. Yazar, romana "Son Pişmanlık" adını yapılan yayınları denetleyen Maarif Vekâleti, romanın başlığını yazara danışmaksızın "İntibah Sergüzeşt-i Ali Bey" Uyanış Ali Bey'in Macerası olarak değiştirmiş, bazı kısımları sansürlemiştir. Romanın özgün metni bu nedenle günümüze Türk Edebiyatı tarihinde ilk edebi roman olarak değerlendirilir. Romanda romantizm akımının etkisi görünür. Özellikle romanın başında yer alan uzun Çamlıca tasviri, romantizm etkisinin birlikte, roman boyunca Osmanlı kültürüne de sıkça atıf yapılır, her bölümün başında Divan edebiyatı şairlerinden bir beyitin yer alması bu durumun örneklerindendir. Romanın konusu, Türk halk edebiyatının eski meddah hikâyelerinden "Hançerli Hanım"ın öyküsünden Özeti Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Ali Bey, yirmi iki yaşlarında iyi bir eğitim ve öğrenim görmüş bir gençtir. Yalnız hayat tecrübesinden yoksundur. 19. yy'ın seçkin gezinti yerlerinden biri olan Çamlıca'da dolaşırken çok güzel bir kadınla tanışır. Kadının adı Mahpeyker' adam, ilk karşılaşmada ilgi duyduğu bu kadını derin bir aşkla sevmeye başlar. Bu ilk tanışmadan sonra hemen her hafta Mahpeyker'le buluşmak üzere Çamlıca'ya gider. Oysa kadının kirli bir geçmişi vardır ve Ali Bey'in sevgisine layık değildir. Bu durumun farkında olmayan ve onu da kendisi gibi temiz bir sevda içinde hayal kuran genç adam, kısa zamanda evini ve işini ihmal etmeye başlar. Zamanla geceleri bile evine uğramadığı olur. Bir süre sonra ailesi, Ali Bey'in durumunu öğrenirler. Onu, zor kullanarak, bu durumdan kurtarmaktan çek, başka çarelere başvururlar. Delikanlının annesi oğlunu dış etki ve bağlardan kurtarmak için eve genç ve çok güzel bir cariye alır. Cariyenin adı Dilaşub'dur. Bu cariye temiz, saf, iyi ahlaklı bir gencecik bir kızdır. Annenin amacı, Ali Bey'in Dilaşub'u sevmesi, böylelikle yakasını sokak kadını Mahpeyker'den kurtarmaktır. Ne var ki, iyi düşünülmüş bu çare umulanı vermez; Ali Bey, Dilaşub'un farkında bile değildir. Her geçen gün çoğalan bir sevdayı Çamlıca'ya, Mahpeyker'e taşımaya devam eder. Aradan bir süre geçmiştir. Bir seferinde yine sevgilisine gidip onu evinde bulamayan Ali Bey, bir tesadüf ve küçücük bir inceleme sonucu, onun nasıl bir kadın olduğunu öğrenir. Büyük bir sarsıntı geçirir. O, bu sarsıntılarla bocalarken, annesi ustalıkla Dilaşub'u yeniden karşısına çıkarır. Avunmak ihtiyacı ile yanan genç adam bu sefer genç, güzel cariye ile ilgilenir. Dilaşub da zaten çoktan beri Ali Bey'i sevmektedir. Evlenmeleri kararlaştırılır. Öte yandan Ali Bey'in kendisine uğramadığını gören ve sebebini araştıran Mahpeyker, durumu öğrenince büyük bir öfkeye kapılır; iki gençten intikam almaya karar verir. Birçok tanıdıkları aracılığı ile hazırladıkları iftiraları yağdırmaya başlar. Bu iftiraların ağırlık noktası, Dilaşub'un da, kendisi gibi, iffetsiz bir kadın olduğu şeklindedir. Ali Bey, kısa zamanda bu iftiraların etkisinde kalır. Onun karısına olan sevgisi zaten bir tesellinin ucuna bağlanmış bir düğümden ibaret olduğu için, çabucak kine ve düşmanlığa döner. Nihayet bir gün karısını adam akıllı azarlar, döver. Bununla da yetinmez, genelevlerden birine kapatılmak üzere zavallıyı bir esirci tellalına satar. Esirci tellalı aslında Mahpeyker'in adamlarındandır. Dilaşub'u alıp doğru Mahpeyker'e götürür. Mahpeyker, paralı ve genç sevgilisini elinden almış olan mazlum kadını, kendisine bağlı evlerden birinde sermaye olarak kullanmaya üste uğradığı gönül kırıklıkları ve yaşadığı düzensiz hayat Ali Bey'in sağlığını sarsmıştır. Bunun sonucu olarak hastalanır. Oğlunun kötü bir sona gittiğini sezinleyen annenin de hastalığı artar; sonunda bu kahırlara dayanamayarak ölür. Ali Bey'e karşı olan kini bir türlü sönmeyen Mahpeyker, Dilaşub gibi onuda büsbütün mahvetmek kararındadır. Bu kararını gerçekleştirmek üzere bir plan düzenler. Ali Bey'i bir eğlenti evine çağıracak ve orada bir yolunu bulup öldürecektir. Kocasını her zaman sevmiş olan, hala da seven Dilaşub, bu planı öğrenir. Büyük zorluklarla, gizli yollardan ona haber salar, hakkındaki kötü hazırlığı kendisine bildirir. Bu habere önce inanmayan Ali Bey, gittiği evde durumun gerçekten de böyle olduğunu öğrenince bir yolunu bulup kaçar ve kurtulur. Eşinin kurtuluşundan dolayı büyük bir mutluluk içine düşen Dilaşub, onun kaçarken bıraktığı paltosuna sarılır ve yatağına girer. Biraz sonra genç adamı öldürmekle görevli kiralık katil odaya girer. Karanlık odada göz yordamı ile aranırken, köşede paltolu birinin uyuduğunu görür; usulca yanına sokulup elindeki bıçağı kalbine saplar, kadıncağızı öldürür. Bu arada Ali Bey, karakola gitmiş birkaç emniyet görevlisi alarak yeniden eve dönmüştür. İçeri girip de Dilaşub'un kanlar içinde yüzen cesedini görünce çılgına döner. Tam o sırada dudaklarında zalim bir tebessümle, içeriye Mahpeyker girmektedir. Kendini kaybeden Ali Bey, Dilaşub'u öldüren bıçağı kapıp Mahpeyker'i delik deşik eder ve yanındaki emniyet görevlilerine teslim olur. Ali Bey; artık herşeyi, sağlığını, sevdiği kadını, şeref ve onurunu, servetini yitirmiş zavallı bir insandır. Bu büyük elemlerin havası içinde bir süre hapishane köşelerinde sürünür ve hüsran içinde son nefesini Karakterleri, KişileriAli Bey Yirmi bir yaşında, İstanbullu bir genç adam. Babıâli'de kâtip olarak Hafifmeşrep bir genç kadın. Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey'e tamamen zıddır. Alçak ve namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini Genç, güzel, ahlaklı bir cariye. Ali Bey'le evlendikten sonra iftiraya uğraması sonucu satılmış ve Mahpeyker'in eline düştükten sonra bin bir sıkıntı ve işkenceye göğüs germiştir. Ali Bey'i gönülden Hanım Ali Bey'in annesi. Kocasının ölümünden sonra iyice yaşlanmıştır. Ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görmek Bey Ali Bey'in çalışma arkadaşı. Fikirleri ve nasihatlarıyla Ali Bey'e yardımcı olmaya Bey Atıf Bey'in dayısı. Kötülerin düşmanı iyilerin dostuydur. İntibah özeti İntibah özeti kısa İntibah kitabının özeti İntibah kitabının özeti aşağıda verilmiştir ; Ali Bey kibar, yakışıklı, terbiyeli, saf bir delikanlıdır. Çamlıca gezilerinde Mehpeyker adında bir kadınla tanışır. Mehpeyker, İstanbul’un tanınmış fahişelerindendir. Geçmiş yaşamının vermiş olduğu tecrübeyle Ali Bey’i kısa sürede kendisine bağlar. Ali Bey, sevgilisinin bir hayat kadını olduğunu öğrenir, fakat genç olmasının da etkisiyle içindeki arzulara karşı koyamaz. Mehpeyker’in koynunda o güne kadar tatmadığı zevkleri tadar. Fatma Hanım, oğlunu bu fahişenin pençesinden kurtarmak için evine Dilâşûb adında güzel bir cariye satın alır. Ali Bey, bir gece yalıya gittiğinde Mehpeyker’i orada bulamaz. Kendisine ihanet ettiği düşüncesiyle onu terk eder. Hayatını düzene sokmak için Dilâşûb’la evlenir. Ali Bey, Dilâşûb’u çok sever. Birlikte mutlu bir şekilde yaşarlar. Fakat bu mutluluk pek uzun sürmez. Mehpeyker, sevgilisinin kendisini terk edip bir cariyeyle evlenmesini hazmedemez. Haince plânlar yapar, Dilâşûb’a iftira attırır. Ali Bey, bu iftiralara çabucak kanar, karısını bir esirciye satarak evden uzaklaştırır. Ali Bey kendisini içkiye verir, kumar oynar, hayat kadınlarıyla düşüp kalkar. İşinden ayrılır, evi barkı unutur. Mehpeyker, Dilâşûb’u satın alır. Ona her türlü işkence ve eziyeti yapar. Dilâşûb’un namusunu kirletmek, onu da kendisi gibi bir fahişe yapmak için çok uğraşır, fakat bu emeline ulaşamaz. Ali Bey’in yalnız kalınca yine kendisine döneceğini düşünür, fakat böyle olmaz. Bunun üzerine Ali Bey’in ayaklarına kapanıp ondan af diler. Ali Bey, kendisini reddeder. İçindeki intikam ateşi iyice alevlenen Mehpeyker, Ali Bey’i öldürmeye karar verir. Kiralık katil, Ali Bey zannıyla Dilâşûb’u öldürür. Gerçeği öğrenen Ali Bey, Mehpeyker’i öldürür, hapse girer. Romanda dikkati çeken bir diğer tema “cariyelik/esirlik”tir. Yazar, Mehpeyker’i olumsuz bir tip olarak gösterirken, bir cariye olan Dilâşûb’u olumlu bir tip olarak karşımıza çıkarır. Dilâşûb, yazar tarafından beğenilen, takdir edilen bir kadın tipidir. Konuşmayı bilen, giydiğini yakıştıran, kibar, saygılı, genç ve güzel bir kadındır. Fakat bir cariye olduğu için hiçbir söz hakkına ve yaptırım gücüne sahip değildir. Namık Kemal, okuyucuya vermek istediği mesajı romanın sonundaki “Son pişmanlık fayda etmez.” atasözüyle çok açık ve net bir şekilde dile getirir. Romanda işlenen temalardan biri de “pişmanlık”tır. Ali Bey, düşünmeden hareket edip çabucak karar verdiği için olayların iç yüzünden habersizdir. Bu nedenle sürekli hatalı davranışlar sergiler ve pişman olur. Mehpeyker, Ali Bey’le olan ilişkisi boyunca hiçbir erkekle birlikte olmamış, hatta parasal destekçisi olan Abdullah Efendi’den içindeki bu sevda ateşi külleninceye kadar -altı ay- izin istemiştir. Fakat Ali Bey, sevgilisini evde bulamayınca işin aslını öğrenme gereği duymadan Mehpeyker’i terk eder. Ali Bey, çok sevdiği karısıyla ilgili kötü sözler işitince, yine işin aslını öğrenmeden, aceleci davranarak yanlış karar verir. Duyduklarının doğru olup olmadığını araştırmaz. Zavallı Dilâşûb’a kendisini savunma hakkı tanımaz. Onu bir paçavra gibi sokağa atar. Dilâşûb’u başına musallat ettiği için annesini suçlar. Ölene kadar onu affetmez. Fatma Hanım, oğlunu Mehpeyker adındaki fahişenin pençesinden kurtarmak amacıyla Dilâşûb’u satın alır ve oğlunun beğenisine sunar. Ali Bey, önceleri zihninde sadece Mehpeyker’le geçirdiği zevk dakikaları olduğu için Dilâşûb’a karşı soğuk davranır. Fakat Mehpeyker’den ayrıldıktan kısa bir sonra bu güzel cariye ile evlenir. Dilâşûb, kocasının etrafında pervane olur. Karısı hakkında duyduğu kötü sözlerden etkilenen Ali Bey, ne olduğunu açıklama gereği duymadan karısını öldüresiye döver. Ağzını yüzünü kan içinde bırakır. Bununla da yetinmez, onu bir esirciye satarak evden uzaklaştırır. Zavallı Dilâşûb’un çektiği çile bununla kalmaz. Mehpeyker, içindeki intikam ateşini söndürmek için Dilâşûb’u satın alır, ona hizmetçi muamelesi eder, her türlü ağır işleri yaptırır. Sürekli olarak onu aşağılar, ona dayak atar. Romanda evrensel bir tema olan “aşk” da işlenmiştir. Toy bir delikanlı olan Ali Bey,Mehpeyker’i saf duygularla sever. Mehpeyker, Ali Bey’in ilk aşkıdır. Mehpeyker’le tanıştığı güne kadar böylesi duygulardan haberdar olmayan Ali Bey, cinsel arzularını bu kadınla tatmin eder. Sevgilisinin koynunda geçirdiği zevk dolu dakikaların verdiği sarhoşluk sebebiyle, Mehpeyker’in kötü bir geçmişinin olmasını önemsemez. Mehpeyker de Ali Bey’den ilk görüşte etkilenmiştir. Fakat Mehpeyker’in Ali Bey’e karşı duyduğu sevgi, duygusal değil bedenseldir. Yakışıklı, genç ve güçlü bir erkeğin kollarında geçireceği zevk dolu dakikaların hayaliyle Ali Bey’e yaklaşmıştır. Romanda yaşanan bir diğer aşk ise, Dilâşûb ile Ali Bey arasındadır. Ali Bey, Dilâşûb’u ilk gördüğü anda ondan etkilenmiş, fakat Mehpeyker’le yaşadığı ilişki nedeniyle ona soğuk davranmıştır. Fakat kendisine ihanet ettiğini zannederek Mehpeyker’i terk ettikten sonra, aradığı mutluluğu ancak Dilâşûb gibi saf ve güzel bir kızla bulacağını düşünür. Dilâşûb’la evlenir. Dilâşûb, Ali Bey’i çok sever, onu mutlu edebilmek için elinden gelen gayreti gösterir. Ali Bey, karısı hakkında duyduğu kötü sözler yüzünden deliye döner. Dilâşûb’a karşı duyduğu sevgiyi ve aşkı çok çabuk bitirir. Dilâşûb, kocasından gördüğü onca vefasızlığa rağmen yine de onu sevmekten vazgeçmez. Romanın sonunda Ali Bey, kendisine kurulan tuzağı öğrenince köşkün penceresinden kaçar. Fakat her zaman yaptığı gibi yine bir vefasızlık örneği sergileyerek, suçsuz olduğunu öğrendiği karısını yanında götürmeyi akıl edemez, köşkte bırakır. Zavallı Dilâşûb, âdeta Ali Bey’i cezalandırmak istercesine onun paltosunu giyer ve kiralık katil tarafından öldürülmeyi bekler. İçinde yaşadığı toplumda hiçbir hakka sahip olmayan, sürekli hor görülen, aşağılanan Dilâşûb yaşadığı haksızlıklara isyan edercesine ölmek ister. “Kıskançlık” ve “intikam” temaları roman boyunca kuvvetle hissedilir. Mehpeyker’le ateşli bir ilişki yaşayan Ali Bey, bir gece sevgilisini evinde bulamayınca deliye döner. İçinde alevlenen kıskançlık ateşiyle yanıp kavrulur. Sevdiği kadının başka erkeklerle olmasını kabullenmek istemez. Mehpeyker ise sevgilisini bir cariye parçasına kaptırınca deliye döner. Dilâşûb’un kendisinden kat kat güzel olduğunu görünce, duyduğu kıskançlık daha da artar. Dilâşûb’a iftira attırarak bu mutlu birlikteliğe son verir. Kendisini haksız yere terk eden Ali Bey’den intikamını almış olur. Fakat Mehpeyker, bu kadarla da yetinmez. Satın aldığı Dilâşûb’u bir hizmetçi gibi çalıştırır, ona hakaretler eder, işkenceler yapar, dayak atar. Kendisini affetmesi için Ali Bey’in ayaklarına kapanır, fakat yine de reddedilir. Bunun üzerine Mehpeyker, Ali Bey’i öldürtmeye karar verir. Namık Kemal - İntibah Özet Ali Bey 20 yaşına kadar babası ve annesi tarafından iyi yetiştirilmiş, iyi bir eğitim almış, birkaç dil bilen, doğru dürüst bir insandır. 20 yaşında babasını kaybedince bir boşluğa düşer ve eski alışkanlıklarından zevk almamaya başlar. Kitap okumaktan ve yazı yazmaktan sıkılmaya başlar. Bu melankolik havasını değiştirmek isteyen annesi Fatma Hanım bahar mevsimi ile beraber onu dışarı çıkarıp Çamlıca’ya götürmeye başlar. Ali Bey bir süre sonra Çamlıca’ya gitmeden yapamamaya başlar. Ancak resmi tatil günleri olan cuma ve pazar günü oranın kalabalığını sevmediği için oraya gitmez. Çamlıca sevgisini kalemde beraber çalıştığı arkadaşlarına anlatırken onları oraya gitmeye davet eder ancak arkadaşlarının ısrarından dolayı Cuma günü gitmeyi kabul etmek zorunda kalır. Oraya gittiklerinde arkadaşları kızların peşinden gider. Ali Bey de onlara ayak uydurmak için bir arabaya onlar gibi işaret eder ve karşılık olarak anlamını bilmediği bir işaret görür. Geri dönerken arkadaşından kendisine yapılan o hareketin “etrafın tenhalaşması lazım” manasına geldiğini öğrenir. Ertesi gün Ali Bey yine Çamlıca’ya gider ve o kadını arar ancak onu orada bulamaz. Aramaktan işe bile gitmemiştir. Eve de geç gidince hayatında ilk defa yalan söylemek zorunda kalır. Annesine işten dolayı eve geciktiğini söyler. Ali Bey o gece sürekli işaretleştiği kadını düşünür ve yarın Pazar olduğundan oraya gitmek için heyecanlanır. Ali Bey ertesi gün hemen Çamlıca’ya gider ve beklemeye başlar. Arabayı görünce hemen yanına koşar ve yine bilmediği bir işaret görür. Araba hareket edip gitmeye başlayınca Ali Bey de peşinden koşmaya başlar. Bir süre sonra araba durur ve içinden güzel bakımlı bir kadın olan Mehpeyker iner. Mehpeyker, Ali Bey tam tersine her türlü pisliğin ve kötülüğün bulunduğu, adı herkesle anılmış olan hafifmeşrep bir kadındır. Mehpeyker arabadan inince Ali Bey’i hem kendisine koştuğu hem de “arkamdan gel” anlamına gelen işareti yaptığı halde yanında koştuğu için azarlar. Daha sonra konuşmaya başlarlar ve birbirlerinden iyice hoşlanırlar. Ali Bey henüz Mehpeyker’in kötü namını bilmediği için ona en saf duygularıyla aşık olmuştur. Mehpeyker de kadınlığını kullanarak onu günden güne kendine iyice aşık etmiş ve her şeyi istediği gibi yönlendirmeye başlamıştır. İlk başlarda Ali Bey bu ilişkiden olumlu etkilenmiş ve adeta olgunluğa erişmiş gibi davranmaya başlamıştır. Birlikte daha fazla buluşmalara başladıklarından dolayı Ali Bey hem annesini hem de işini ihmal etmeye başlamıştır. Bu sürede annesine sürekli işten geç kaldığını belirten yalanlar söylemekte ve annesi de işinde başarılı olduğunu düşünerek sevinmektedir. Ali Bey, Mehpeyker’e olan aşkını arkadaşları Atıf Bey’e de anlatmaktadır. Bir gün Ali Bey, Çamlıca’da önce Mehpeyker daha sonra da Atıf Bey’le görüşmek için bir plan düzenler. Erkenden gelip sevgilisi Mehpeyker’le konuşmaya başlar. Daha sonra arkadaşıyla buluşacağını söyleyerek izin ister. Mehpeyker de nazlanarak bu isteğini kabul eder. Ali Bey ondan yine de arkadaşlarıyla buluşacağı yerde olmasını onu görmeye devam etmek istediğini söyleyince Mehpeyker de kıyamaz ve kabul eder. Ali Bey arkadaşını beklemek için oturur ve yan masadaki muhabbete de dahil olur. Orada arkadaşı Atıf’ın dayısı Mesut Bey de bulunmaktadır. Az sonra Mehpeyker de Ali Bey’in görebileceği bir yere gelmiştir. Mesut Bey onu görünce yanına gitmiş ve konuşmaya çalışmıştır ancak Mehpeyker buna izin vermemiştir. Ali Bey bunu görünce sinir küpüne dönmüştür. Mesut Bey’e sayısız laflar etmiş ve ondan da karşılığını almıştır. Atıf Bey gelince onları ayırmış ve olanları öğrenmiştir. Hemen dayısının yanına giderek neden o kızın yanına gittiğini sorar ve Ali Bey’in o kızla evlenmek istediğini söyler. Dayısı ona Mehpeyker’in yollu bir kadın olduğunu söyler. Atıf bu duruma çok şaşırır ve ne yapacağını bilemez. Mesut Bey Atıf’ı da yanına alarak tekrar Ali Bey’in yanına döner. Ali Bey’den durumu bilmediğini söyleyerek özürler diler. Durumu anlattığı için Ali Bey sırdaşı Atıf Bey’e kızar. Mesut Bey en sonunda Ali Bey’e Mehpeyker’in kötü ve yollu bir kadın olduğunu söyleyince ilk başta inanmaz. Ancak biraz araştırdıktan sonra gerçekten öyle olduğunu öğrenir ve dünyası adeta başına yıkılır. Ne yapacağını bilemez ve çaresizce evine döner. Mehpeyker hakkında öğrendiklerini onu yiyip bitirmektedir. Son kez Mehpeyker’i son kez görmek ve onunla ilişkisini bitirmek için bir buluşma ayarlar. Ancak buluşmadan önce söylemek istediklerinin hiçbirini Mehpeyker’e söyleyemez Mehpeyker her zaman yaptığı o cilvesini ve nazlanmasını yine kullanarak onu fikrinden caydırır. Ali Bey söyleyeceği hiçbir şeyi söyleyemez. Mehpeyker bu kötü yola kendi isteğiyle değil küçük yaşta akrabalarının kendisini satmasıyla bu yola düştüğünü söyler. Ali Bey’i çok sevdiğini ve onu tanıdıktan sonra hiç kimseyle görüşmediğini de söyler. Gerçekten de Ali Bey’den sonra kimseyle görüşmemiştir. Ali Bey bu sözlerden sonra ikna olur ve ilişkileri devam eder. Ancak eğlencelerinin dozu artmıştır. Mehpeyker sayesinde Ali Bey hayatında ilk kez içki içer. İçki ile eğlenmeyi daha çok sever ve artık her zaman Mehpeyker’le eğelenmeyi hayal eder. Kaleme gidince bile işlerine odaklanamaz olur. Her gece annesine kalemdeki işleri bahane gösterip Mehpeyker’in yanına gitmesi annesini de şüphelendirmeye başlar. Arkadaşı Atıf Bey’le bu konuyu görüşmek için konuşur. Atıf Bey de dayısının daha iyi önerilerde bulunacağını düşünerek durumu ona anlatır ve beraber Fatma Hanım’ın yanına giderler. Mesut Efendi, Ali Bey’in annesine Mehpeyker’den ve onunla yaşadığı aşktan bahseder. Annesi bu durum karşısında mahvolur ve ne yapması gerektiğini sorar. Mesut Efendi de güzel bir cariye alarak onu bu aşktan kurtarabileceğini söyler. Fatma Hanım bu tavsiyeden sonra tüm vaktini cariye aramayla geçirir. En sonunda en sonunda beyaz tenli, sarı saçlı, mavi gözlü çok güzel bir cariye bulur. Bu cariyenin adı Dilâşûb’tur. Dilâşûb güzel olduğu kadar dürüst ve efendi bir kadındır. Ali Bey bir hafta boyunca Mehpeyker’in yanında kendini eğlenceye verir. Mehpeyker de onu evine gönderir. Eve dönünce yeni cariye Dilâşûb’u görür ve onu güzel bulur. Annesi onu görünce durumun gerçeğini bildiği halde kalemdeki illerden dolayı gelemediği yalanına inanmış gibi yapar. O gece Dilâşûb’u onun emrine verir ancak aralarında bir şey olmaz ertesi sabah annesi Dilâşûb’la beraber olmasını isteyince Ali Bey sinirlenir ve karşı çıkar. Annesi de bir fahişe yüzünden böyle yaptığını söyleyerek Ali Bey’i daha çok sinirlendirir ve Ali Bey geldiğine pişman olduğunu söyleyerek evden gider. Mehpeyker geçimini sağlamak için Ali Bey’den önce ara sıra Abdullah Efendi adında zengin ve yaşlı bir adamla görüşüyordu. Ara sıra görüşmesine rağmen her ay ondan düzenli olarak para almaktaydı. Ali Bey’i evine gönderdiği sırada da Abdullah Efendi de İstanbul’a gelmiş ve onunla buluşmak istemiştir. Çok güçlü biri olduğu için Mehpeyker bu teklifi kabul etmiş ve onun yanına gitmiştir. Ali Bey’le olan ilişkisini de ona anlatmış ve kendisinden bu ilişkiyi bitirmek için süre istemiştir. Abdullah Efendi de 6 ay müddet vermiştir. Mehpeyker orada bulunduğu sürede sürekli Ali Bey’i düşünmüştür. Bu sırada Ali Bey de Mehpeyer’i evinde bulamamış ve onu orda beklemiştir. Beklerken de annesinin haklı olduğunu düşünmeye başlamıştır. Mehpeyker’in kendisine 3 günden önce gelme dediğini de hatırlayıp iyice sinirlenmiştir. Mehpeyker gelene kadar kendini içkiye vermişti. Mehpeyker geldiğinde ise ona bahane sunmaya çalıştıysa da Ali Bey bu sefer hiçbirini dinlememiş çıkıp gitmiştir. Eve gidip annesini ayaklarına kapanmış ve ondan özürler dilemiştir. Annesi de Dilâşûb’la beraber olduğunda kendisinin mesut olacağını söyleyince Ali Bey zaten beğendiği bu kızı kendine kabul eder ve Dilâşûb ile evlenir. İlk başta bunun geçici bir heves olduğunu düşünen Mehpeyker zaman geçtikçe öyle olmadığını anlar. Ali Bey’e iki mektup yazar ancak herhangi bir cevap alamaz. Üçüncü mektubunda intihar edeceğini söyler. Ali Bey bu yazıyı görünce sinirlenir ve kendisi için intihar etmeyeceğini bildiğini söyleyerek ona bir hakaret mektubu yazar. Mehpeyker bu cevap mektubundan sonra intikam yemini eder. Dilâşûb hakkında bilgiler toplamaya başlar. Fatma Hanım’ın evine bohçacılar yollamaya başlar. Kendisi de hamamları gezer. Ve hamamda Dilâşûb’a denk gelir ve onun vücudunu inceler. Göbeğinin yanından biri siyah biri kumrala benzeyen iki ben görür. Bunun üstüne evdeki casuslarından birinin de Dilâşûb’un gönlünden geçenleri yazarken kocasının içeri girdiğini ve utancından kağıdı veremeyip yırttığını da öğrenir. Mehpeyker bu iki olayı intikamı için yeteceğini düşünür. Ali Bey’in Çamlıca’ya gideceğini öğrenince Abdullah Efendi’nin de yardımıyla bir adam tutan Mehpeyker de intikamını izlemek için oraya gider. Pertev Ağa ismindeki tutulan adam Ali Bey’in evini tarif eder oradaki kızın kendisine cilve yaptığından, göbeğinin yanındaki iki benden ve kendisine mektup yazarken kocasına yakalandığından bahseder. Ali Bey’in dünyası başına yıkılır hemen eve gider. Dilâşûb’u beklemeye başlar ve o gelince ona hakaretler savurur. Daha sonra da Dilâşûbun kafasını duvara vurur ve Dilâşûb kanlar içinde yere düşer. Annesi ne olduğunu anlayamaz. Dilâşûb’un namusundan emin olduğu halde mecburen onu satmak zorunda kalır. Mehpeyker de durumu bildiği için Dilâşûb’u satın alarak ona türlü işkenceler uygular ancak namusunu bir türlü kirletemez. Ali Bey de kendini içkiye vermiş, Dilâşûb’u annesi bulduğu için onunla da küsmüştür. Zamanla tüm mal varlıklarını içkide eğlencede yiyince annesi Fatma Hanım yoksulluktan ölmüştür. Mehpeyker intikamını almıştır ancak buna rağmen Ali Bey’i unutamamıştır. Abdullah Efendi’den yardım isteyerek onu bir eğlenceye davet ettirmiş ve iyice sarhoş olduktan sonra karşısına çıkmıştır. Birlikte olmak için Ali Bey’e yalvarır ancak Ali Bey bunu reddeder ve yine ona ağır sözler söyler. Bu olay Mehpeyker’in gururuna çok dokunur ve artık onu öldürmek ister. Hemen bir plan kurarak Ali Bey’i etrafı ıssız bir mekana eğlenceye davet ederler. Ali Bey davet edenin onlardan biri olduğunu bilmediği için kabul eder ve oraya gider. Mehpeyker de intikamını izlemek için oradadır. Yanında Dilâşûb’u da bu olayı izlemesi için getirmiştir. Ali Bey arkadaşı ile beraber gelmiş ve bir odaya çıkmıştır. Arkadaşı kadın getireceğini söyleyerek oradan ayrılır. Ali bey de orda bulunan içkilerden içmeye başlar. Mehpeyker tuttukları Hırvat katilin yanına giderek içkiden bayıldığı zaman öldüreceğini ona söyler. Bu konuşmayı dinleyen Dilâşûb hemen Ali Bey’in yanına giderekonu uyarır. Ali Bey sarhoş olduğundan ilk başta inanmaz. Daha sonra Dilâşûb’un tavsiyesiyle Hırvat ve Mehpeyker’i görmesi için sofaya çıkarlar. Onları göremezler ancak sesleri anlaşılır bir şekilde duyulur. Ali Bey tehlikenin farkına varınca hemen oradan çıkar ve hemen polise gider, durumu anlatır. Dilâşûb’u almayı aklına bile getirmemiştir. Bu durumu üzülen Dilâşûb, Ali Bey’in paltosunu giyerek oraya uzanır. Odaya giren Hırvat arkadan onu Ali Bey olduğunu düşünür ve bıçağı saplar. Polis gelince Mehpeyker tavan arasından kaçmak için oraya girer. Ali Bey’in sesini duyunca onları gözetlemeye başlar. Ali Bey, Dilâşûb’u o halde görünce pişmanlığını dile getiren sözler söyler. Dilâşûb son kez gözünü açıp kendisine inanma mutluluğunun ona yeteceğini söyleyerek son nefesini verir. Daha sonra Mehpeyker bulunduğu yerden çıkarak Ali Bey’e Dilâşûb hakkındaki tüm gerçekleri, kuruduğu oyunu her şeyi anlatır. Ali Bey çok sinirlenerek Hırvat’ın bıraktığı kanlı bıçağı alarak Mehpeyker’in göğsüne saplar. Polisler de Hırvat’ı yakalayıp geri döndüklerinde gördükleri karşısından donakalırlar. Ali Bey hapis cezasına çarptırılmıştır. Ara sıra annesinin mezarına gitmesine izin verilmiştir. Kitabın son cümlesi de “Son Pişmanlık Fayda Etmez” olan ünlü bir sözdür. KİTABIN ADI İNTİBAH KİTABIN YAZARI NAMIK KEMAL BASIM YILI 1997 SAYFA SAYISI 294 KONUSU İki güzel kadın, bir yakışıklı ve zengin delikanlı, delikanlının ailesi ve çevresi ile olan olaylar anlatılıyor. Delikanlı bu kızlardan birine âşık olur ama kız bir fahişedir. Delikanlıyı kandırmak ve onun servetine sahip olmak için elinden geleni yapar. ÖZETİ Ali Bey, zengin bir ailenin tek evladı, yirmi bir yaşlarında zeki, çalışkan ve yakışıklı bir delikanlıdır. Babası oğlunun eğitimine çok önem vermiştir. Babası oğlunu, oğlu da babasını çok sevmektedir. Ama babasını kaybettikten sonra hayatında büyük değişiklikler oldu. Annesi, babasının ölümünü unutması için Ali Bey’i Çamlıca’ya gezmeye götürmeye başlar. Ali Bey bu gezilere iyice alışır ve arkadaşları ile Çamlıca’ya eğlenmeye gider. Orada güzel bir kadın görür. Adı Mehpeyker’dir. Ali Bey Mehpeyker’i gördükten sonra onu düşünmekten geceleri uyuyamaz, işlerini ihmal eder. Âmâ Mehpeyker’in bir fahişe olduğunu bilmez. Arkadaşları kadının bir fahişe olduğunu Ali Bey’i ikna etmeyi başarırlar. Âmâ kadın okadır büyük bir etki bırakmıştı ki; Ali Bey onu bırakmak istemez. Âmâ annesi de bunu öğrenmiştir. Eve bir cariye satın alır. Adı Dilsu’dur. Kız Mehpeyker’den daha güzeldir. Ali Bey Dilsu’lar evlenmeyi kabul eder ve de evlenir. Mehleyken bunu öğrenir ve Ali Bey’den intikam almak için yemin eder. İlk önce Dilsu’nu bir fahişe odluğunu ortaya atar ve de Ali Bey’i buna inandırır. Ali Bey Dilsu’mu evden kovar. Mehleyken kızı evine alır ve kızın fahişe olmasını ister. Ama kızı kandıramaz ve kız kadının evinde kalır ama namusuyla. Mehpeyker’in intikam ateşi hala sönmemiştir. Ali Bey’i öldürmesi için bir kiralık katil tutar. Katil ve kadın herzeyi planlamışlardır. Ama Dilsu herzeyi duyar. Ali Bey’i kurtarmak için onun yerine geçer. Katil Ali Bey zannederek Dilsu’mu sırtından vurur. Ali Bey de polislerle gelir ve yerde Dilsu’nu cesedini görür. Çok üzülmüştür. Ali Bey de Mehpeyker’i yakalar ve öldürür. Hapse girdikten altı ay sonra hayata veda eder. ANA FİKRİ Doğruyu öğrenmeden ve tam bir soruşturma yapmadan hiç bir işe kalkışmayınız yoksa hayatınızla ödeyeceğiniz hatalar yaparsınız. Ve de iş işten geçmiş olur. Şunu unutmamalıyız; SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ. OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ALİ BEY Zengin bir ailenin tek evladıdır Yirmidir, yirmi iki yaşlarında yakışıklı bir delikanlı. Ailesinden iyi bir eğitim görmüştür. MEHPEYKER Feleğin çemberinden geçen ve dünyada şehvetten başka bir şey tanımaktan ateşli bir kadındır. Alçak ve namussuz bir aileden yetişmiş; daha ondurt on beşine gelmeden rezaletin her çeşitlini öğrenmiş bir fahişedir. ATIF BEY Ali beyin arkadaşıdır. Her zaman doğruyu söyleyen Ali Bey’in kendisine güvendiği birisidir. MESUT BEY Atıf Bey’in dayısıdır. Ali Bey’e gerçekleri anlatan kişidir. DİLAŞUB Saçları sırma gibi parlak sarı; alnı bembeyaz, kavisli ve kalınca kaşı, mavi gözlü. Boyu bir kadına yakışacak kadar uzun ve har erkeği meftun edecek derecede narindir. Mehpeyker’den daha güzeldir. HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER Kitabın gerçek adı, Son Pişmanlık ’tır. Namık Kemal’in büyük hikâye vadisinde ilk tecrübesidir. Kitap ahlaki tez ve tenkit romanıdır. İntibah sürükleyici bir kitaptır. Kitaba başladığımda ne zaman bitiririm diye düşünüyordum. Ama arkadaşlar inanın kitabı üç-dört saat içinde bitirdim. Kitabı herkese tavsiye ediyorum. Herkes tarafından okunması gereken bir kitap. YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ Kitabın yazarı Nam5ık Kemal’ yılları arasında yaşamıştır48yıl. Vatan şairi olarak bilinmektedir. Çocukluk ve gençliğini dedesinin yanında geçirmiştir. Henüz ondurt yaşındayken koca bir defteri dolduracak kadar şiir yazmış, on altı yaşındayken evlenmiş, yirmi iki yaşındayken divan düzenlemiş, yirmi beş yaşlarındayken de dönemin en ünlü adlarından olmuştur. Kısaca Namık Kemal değişmeyi yaşamanın zorunlu koşullarından biri olarak kabul eden ve millilik karakterini yitirmeden Avrupalılaşmanın çarelerini arayan bir fikir ve sanat adamıdır. Eserler; Şiir Hayatı ve şiirleri1933 Roman İntibah / Sergüzeşt-I Ali Bey1876;Cezmi1880 Oyun Vatan Yahut Silistre1873;Zavallı Çocuk1873;Akif Bey1874; Gülnihal 1875; Celalettin Harzemşah1885;Kara Bela1910 Eleştiri Tahrip-i Harabat1886;Takip-i Harabat1886 BİR PARÇA Annesi Ali Bey'i, içinde bulunduğu durumdan kurtarmak ve eve bağlamak için ilgisini Dilaşub'un üzerine çekmeğe çalışmaktadır "... Aradan bir yarım saat geçer geçmez, Ali Bey dahi uyanarak, kahve içmek için, validesinin odasına gelmişti. İkisi tenha kalınca hanım söze başlayarak aralarında şöyle bir muhavere cereyan eyledi - İki gözüm Aliciğim; yeni aldığım cariyeyi beğendin mi? - Güzel. - Yalnız güzel değil oğlum; terbiyesi simasına fâik. Oldukça okumak yazmak da biliyor. - Güzel piyano çalıyor. İğne işlerinin hepsinde Avrupa kızları kadar marifetli. Hele tabiatı melek gibi. - İşte pek âlâ ya valideciğim. Bendeniz burada bulunmadıkça sizi eğlendirir. - Bana, geleceğin vakitleri bekletmekten başka eğlence mi olur? Onu ben senin için aldım. - Ben cariyeyi ne yapacağım? - Şunun söylediği lakırdıya bak! Allaha emanet, yaşın yirmi ikiye basıyor. Ev bark sahibi olacak zamanın geldi. Şimdi sana bir kibar kızı bulsam almadan göremeyeceksin. Aldıktan sonra şayet hoşlanmazsan, ömrün oldukça azab içinde kalırsın bu bir... Evde iki hanım peyda olur birbirimizle geçinemezsek yine sen rahatsız olursun, bu iki. Ama bu cariyendir; beğenirsen yarıma alacaksın, istediğin gibi terbiye edeceksin. - Bana lazım değil. - Niçin? Kız tabiatıma mutabık gelmediyse - ne derler - güzel istersen tarif et, öyle bulayım. - Hayır, ben kıza bahane bulmuyorum; daha güzeli belki huriler - melekler içinde de güç bulunur. Fakat lüzum yok. Beni evlendirmeye neden bu kadar merak ettiniz? - O nasıl lakırdı? İşte ihtiyarlıyorum; ben dünyada bir tanecik ciğerparemin yavrularını kendi elimle büyütmek istemez miyim? Şimdi şurada bir iki tane ufacık melek gezinse, yüzlerine baktıkça insanın ne kadar ömrü ziyadeleşir düşünmüyor musun? - Daha yaşınız ne ki ihtiyarlayacaksınız? İnşallah yine torunlarınızı istediğiniz gibi büyütürsünüz; arzu ettiğinizden ziyade safalarını sürersiniz. Birkaç sene sonra olmakla dünyanın sonu erişmez ya!... - Etme Aliciğim; mademki şu kızcağızı beğendin, kıymetli validenin hatırı için olsun onu odana al da biraz rahat edeyim. - Acaip bir huy peyda etmişsiniz. Evvelleri böyle olmayacak işlere hatır falan karıştırmazdınız. Muhavere buralara gelinceye kadar, hanımın keyifsizlik münasebetiyle asabında olan hiddet, sözlerinin tesirsizliğinden dolayı gönlüne gelen ızdırap ile bir kat daha ziyadeleşerek ağlar gibi hazin bir ses ile "Yaa!.. bir fahişe için, validenin istediği şeyler münasebetsiz oluyor, hatırı ayaklar altında kalıyor öyle mi?.." diyecek oldu. Biçare kadın ne bilsin ki bu nimetleri tepen çocuk; kendisini ruhu gibi kamında taşıyan, vefakâr kucağında besleyip büyüten müşfik bir valideyi sahiden bir fahişenin yalancı gülüşlerine feda edecek kadar şehvetine mağluptu. Zavallı valide nereden idrak etsin ki; bu hak tanımayan sefih, haysiyetini korumak ve selâmetini sağlamak için canını bile feda etmekten çekinmeyen koruyucu bir meleği, kusurlarını görmemezlikten gelmediği için tahrike cesaret edecek kadar kibirliliğinin esiri haline gelmiştir?.. Ali Bey, validesinin bu sözlerini işitince ne yapsa beğenirsiniz? Hizmetkârına karşı söz söyler gibi serkeş bir tarzda "Kabahat bende ki, taciz olacağımı bildiğim halde, kalkar da evimdir diye buraya gelirim" yollu söylenerek hiddetle yerinden fırladı, gitti. Hanımefendinin ise, uğradığı elemli şaşkınlık içinde, arkasından hayran hayran etrafına bakınmaktan başka bir harekete mecali kalmadı. Ne de "Kaderimde bu günleri görmek de mi vardı?" feryadı meyusânesinden başka bir söz söylemeye lisanı varmadı. "Mahpeyker'in yalısında olan süsler ve zenginlikler, elbette yukardaki ifadelerimizden anlaşılmıştır. Yalnız şurasını söylememiştik ki kız, bey ile görüştüğü günden beri kendinden bir haber almamış ve hatta bir akşam, getirdiği birkaç okka turfanda meyve için "Ne lüzumu vardı? " gibilerden bir münakaşa bile çıkarmıştı. Vakıa bu hareketinin en büyük sebebi, göstermek istediği iyi niyeti pekiştirmekti. Fakat Ali Beye meyli sırf şehvâni bir hâl olarak, arada menfaat arzusunun bütün bütün yokluğu dahi o yolda davranmasına hayliden medar olmuştu. Mamafih öyle muazzam bir konağın yalnız iş ve işret ve vuslat zevki ile yürütülmesi kabil olmadığı gibi, Mahpeyker zaten büyük bir servetin sahibi de değildi. Bir müddetten beri kendisini tamamen beye hasrettiği için, güzelliğini ve cilvelerini satarak sürdürdüğü hayatın devamına da imkân kalmamış ve geçimi sadece, daha başlangıçtan beri aşığı olan Abdullah Efendi adında bir adamın, haraç verir gibi takdim edegeldiği paraya inhisar etmişti. Abdulluh Efendi, Suriye'nin, ahlaksızlığı ile tanınmış aşağılık adamlarından biri olarak, intisap ettiği birkaç taciri desiselerle batırmak sayesinde bir hayli servet peyda etmiş ve bilhassa Mısır'da yaptığı ticarette yanılmaz bir meharet, azalmaz bir direnme göstererek zenginlikte adı dillere destan olan insanlar arasına girmişti. Yaşı yetmişi aşkın olduğu halde kadınlarla düşüp kalkmaktan kendini alamadığı gibi, çehresi pek ziyade çiçek bozuğu olmakla beraber rengi melez sayılacak derecede esmer; gözleri, birkaç defa çektiği hastalık neticesi hem perdeli, hem çipil. Burnu, hiç bir vakit temrinden kurtulamadığı frengi illetiyle çürümüş frenk inciri gibi hem iri hem çentik; birkaç çürük diş ile çirkinliği bayağı iğrençlik derecesine vasıl olan ağzı gayet geniş. Bıyığı sakalı ise, uyuz hayvan tüyü kadar seyrek bir şey olarak; ahlak düşkünlüğünün usta bir sanatkâr elinden çıkmış canlı örneği gibi, o müstekreh kıyafetiyle, para kuvveti dahi kadınlarca hüsnü kabulüne kifayet edemediğinden, musallat olduğu kötü kadınları altınlara gark etmekle beraber her türlü eğlencesinde serbest bırakmak ve yalnız ara sıra birkaç saat iltifatıyla kanaat etmek gibi aşağılık hâli rahatlıkla benimsemişti. İşte böylece ibtilâların en şiddetlisi ile esiri olduğu Mahpeyker’i dahi - üç senede yalnız iki defa İstanbul'a gelmiş ve binaenaleyh çehresini ancak dört beş defa görebilmiş olduğu halde - yine ayda bir iki yüz altın sarfiyle, naz ve nimetler içinde yaşayan hanımefendileri kıskandıracak derecelerde debdebe ve tantana ile beslerdi..." İLGİLİ İÇERİK ŞİİRLER NAMIK KEMAL ŞİİRLERİ NAMIK KEMAL'İN HECEYLE YAZDIĞI ŞİİRLER NÂMIK KEMAL HAYATI ve ESERLERİ NAMIK KEMAL'İN TİYATROLARININ ÖZETLERİ NAMIK KEMAL- İNTİBAH İNCELEMESİ NAMIK KEMAL - HÜRRİYET KASİDESİ İNCELEMESİ

namık kemal intibah geniş özeti